Bu satırlarda birçok şey paylaşmak istedim. Bazılarını son kez aklımdan geçiriyor olabilirim. Bugün sana benim gözümden sesleniyorum. Yazıyı bitirmeden önce çok farklı sokaklardan geçtim, bazen uyumadan önce düşündüm, rüyalarımda anımsadım, uyandıktan sonra rüyaların daha iyi hissettirdiğini anladığımda cümleleri aktarmaya karar verdim. Benliğin kuyusunu kazarken cümlelerime tutunmanın olgusunda yazdım.


Uzak yolculuklar için hazırlanıyorum, burada uğraş verecek bir meselem daha yok gibi hissediyorum. Hayatta artık anlardan emin olamadığımız zaman diliminden geçerken senin anlarına geçiş için son kez gözlerinden izin istiyorum. Bu akşam seni güzel hatırlamak için yazıyorum.


Küçücük bir çocuk ve kirpikleri, görmek istemeyeceği olgulardan korurmuş seni. Güzel bakardın hep üzen olaylara dahi… Fark etmemiştin yaş aldıkça üzeceğini, iz bırakacağını. O talihsizlik masasında açmıştın kendini ilk defa “Tanımadığım insanlara yaşadıklarımı anlatmak benim için daha rahat” derdin. Tanımadığı herkese karşı sınırlarını koruyan biri olarak şaşırmıştım. Bir zıtlık yakalamıştım burada ilk defa, seninle ilgili bir şeyler topladığım ilk zamanlardan bahsediyorum.


Perdenin ardındakilerin getirdiği duygusal yüklerin ardında kalan güzel çocuk. Birlikteliğin içerisinde yalnızlığı tercih etmeyen bazen hisseden, kalabalığın her zaman güven getirdiğini, kendini koruyamadığı zaman savunacak insanları arayandın. Çok küçüktün kaybetmeye dair korkularını yaşadığın zaman. Koşullarla tanıştığın sevgiyle yüzleşmek ve sorgulamak nedir bilmediğin zamanlar. Zaman geçti ve sen içindekileri görmezden gelmeye devam ettin, farklı duygular aradın zaman zaman. Tatminlikle bahsettin bunlardan, ama ortak nokta tam olarak ne yaptığını bilmediğini dair söylemlerindi. Farklı sevgilerle karşılaştın, sevdin bazen sevildin. Rol yaptın olmak istemeyeceğin kişiliklerde oldun.


Zordu hayat senin gözünden. Duyguların için özellikle daha da etkileyiciydi. Seninle empati yapmaya çalışarak aslında kabullenişlerime mantıklı bir çerçeve çizmeye çalışıyordum. Hangi çerçeveden bakarsın bu dünyaya? Çerçevelerimiz zıt ama aynı yörüngeden bahsederdi. En azından ayak uydurmaya çalışırdım değil mi?


Senin çerçevenden bu dünyaya bakmak bana çok şey öğretti. Her zaman bundan şüphe ederdin ama sana açık açık bunu söylemezdim çünkü öğrenmeye devam ederdim. Tıpkı bir kitabı okurmuşçasına incelerdim seni. Farkında olduğun zamanlar da olurdu, içimde yaşadıklarımı gösterme konusunda senin kadar cesaretli değilim belki de. Anlaşılır bir insandın, çerçevelerimizi değiştirmeden önce…


Bazen sorumluluk duygusu insanı gerçekten bitiriyor. Bu durumu çocukken çok yaşamıştım. “Senin yüzünden” cümleleri sanki kaderimin bir parçası olmuştu. Çıkacak her bir durumu değerlendirmek ve bir o kadar da müdahale etmek yorucu ama çabaladığım bir dürtüydü. Benim için işleri karmaşıklıktan bir düzene sokmak bir döngü. İnsanların almadığı sorumlulukları alarak o kaderi yıkmaya çalışarak kendime zarar verdim. Zarar gördüm. Peki kimin yüzünden? Bu da kendimi suçlamamak için verdiğim bir savaştır benim için.


Ruhunu artık rüzgarlara, bazen denizlere bırakmaya başladığını hissettim. Melodiler de olabilir, ama en karmaşığı geçirdiğin zaman değil mi? Ben de oldum olası bu zamanları hep sorgularım. Kimin zamanındayım? Şu anda kimin zamanındasın?


İçimdeki duygular gerçekten varlıklarını hissettiriyor. Görmezden gelinmeye karşı artık daha da dirençliler. Bir şey yokmuş gibi davranmak artık benliğimde yok. İnsanlara uzun açıklamalar yapmaktan yorulduğum bir dönemdeyim. Kelimelerimi senin okuman gerçekten daha iyi hissettiriyor. Anlaşılmaya karşı verdiğim savaşın sonuna geldik okuyucum. İnsanın umutları beklentileri mi karşılar? Yoksa beklentiler umutları mı doğurur?


“Hayat beni kaybetmekle hiçbir şey ziyan etmeyecekti. Hiç kimsenin benden bir şey beklediği ve benim kimseden bir şey beklediğim yoktu.” S.A.


Beklentiler her zaman en yaralayan durumları yaratan nedenler oldu. Aptallık yaptığıma dair kendime karşı çok konuşmam oldu. Hissettiklerimi sorgularken hissedemediklerimden dert yakındığım zamanlarda da var olmanın çabasını sürdürüyordum. Bazen yıkıcı kelimelerin duygularımdan eylemlerime yönelik yıkımlarını seyrediyordum. Malum yıldızlarında kaydığını düşünürüz ama halbuki yanılırız. Gerçekleri görmemek adına verdiğimiz çabalardan nasibini alanlardanız.


Keskin geçişleri çok sevmem genel olarak hayatımda ancak anı yaşamayı da unutmam. Her şeyin farklı bir yolunu bulmaya yönelik yaşam sevincini de inkar edemem. Kahve içemem mesela, değerini keşfedemeden yapamam. Derin düşünürken kaybolurum kendi sonsuzluk denizimde ufalırım. Bazen kitap okurken “bazı kelimeleri atlıyor muyum?” diye düşünür tekrar tekrar okumaya girişirim. Kafam karışıkken birçok konuya aynı anda atlarım çünkü düşüncelerimi kontrol edemem ve o an her düşündüğümü söylerim. Bazen çok ağır konuşurum, konuşurken karşı tarafla birlikte üzülürüm. Mimiklerimi saklayamam ama belli etmek istemediğim zamanlar çok da sorgulanmadı. Duygularımı sonradan hissederim bazen, ağır sonuçlarını tek başıma yaşarım.


Kendim için iyisini sorgularken felsefeye de uğramadan yapamadım. Düşünce selinin olasılıklarına kapılıp ruhumu emanet ettim. Yaprakları sayarken yoruldum ve uçup gitmesini izledim, giderken somut bir şekilde gittiğini anlamak için hesapladım. Bazı durumlarda gerçekliklere ihtiyaç duyarım. Uzun cümlelerimi duygularımı saklamak için kullanırım.


Her bir gülümsemenin altındaki gözyaşlarını sorgulamaya başladım. Sanki benzetmelerinin yarattığı acımasızlığa teslim oldum. Hayata bağlı olan kader suçlandığım bir kefen oldu. Düşünce selinde okyanusu arayan ben oldum. Kayboldum, kayboldun. Haksızlığa uğrarken izini taşır oldun. Düşüncelerimi susturmak isterken uyuştum, birilerinin sakince sabahı beklediği günlerde gecenin sessizliğine sığındım. Görmezden gelmeye yönelik verdiğim savaşı taşıdığım ruhumla ödedim. Bazen cümleler kurmak çok zordu, kabullenişler ve farkındalıklar düşmanken en yakın dostum oldu. Kalbimde hala daha taşıdığım hüznün parçalarını anarken gerçekleri yakınımda tuttum. Şu anda bana kalanlara bakacak olursak eğer, sayamayacağım güzellikte yıldız ve düşlemeyi bırakamadığım kaos mevcut.


Her düzensizliğin içerisinde bir düzenin olduğunu psikolojik sürecimde anladım. Ne kadar duygusal olarak belli yükler hissetsem de, kaos gibi gelen olguların aslında belli bir düzeni vardı. Tetikleyen ana noktaları bulmak yeni bir yaşam formunu harekete geçirmek gibi geliyor bazen. Normalleştiremediğim incinmiş boşluğun beklentileriyle büyüdüm. Sevgiye yönelik aldığım güzel hislerin utanma halini hala daha yaşadığımı hissediyorum. Genelde bunu yaparken gözlerimi çokça kaçırırım, saçma bir gülümseme vardır ama ciddi durmaya çalışırken başaramam. Sesim incelir iki büklüm kalırım ne tepki vereceğimi bazen şaşırırım. O utanmanın dahi heyecanı yaşadığım zamanlar hala daha var.


Zamanın örüntüsünde kayıp ruhları taşıyan bir gemi varmış, ruhlar aslında özünde kayıp değilmiş sadece anlam kazanmamış. Yıldızlara bakmanı öneriyorum o zaman bu akşam sende olan kayıplıklara anlam bulman için. Küçücük dünyada duyguların sorgulandığı zamanlara yolculuğumu sonlandırıyorum. Bu gece yıldızlarla yalnız uyuyorum.

Yaşadığı karmaşıklığı gözlerinde görebiliyordum. Hazırlıksız yakalandığımız rüzgarda uçup gidenlerden olmadık. Cesaret edilmeyen tüm olasılıklara başkaldırırdık. Keşfedilmeyen galaksilere uğrar küçük hayatlarımızda küçük hayaller kurardık. Sonucunda kelimeler cümleleri tamamlayamaz, cümleler anlam kazanamaz, anlam karşılığını bulamaz oldu.


Düşünce selinde bulduğum okyanusun kıyısı gerçeklerle doldu.


Ve hala yazıp silme konusunda sorunlarım var.


Cümlelerim benden her kimselere…