Yeni bir sabah. Bu sefer aya yıldızlar da eşlik ediyor, gökyüzü berrak. Kapıdan dışarı adımımı atar atmaz serenadına erkenden başlamış bir kuşun sesi karşılıyor beni. Etraf bunca sessizken içinden geçen güzellikleri tüm dünyaya dinletmek istiyor belli ki. Bu güzellikten nasiplenip yoluma devam ediyorum. Biraz ileride boyundan büyük işlere kalkışmış bir yavru kedi ile rastlaşıyoruz. Çıkmayı başardığı yükseklikten inmeye yüreği yetmemiş, yardım çığlıkları ile inletiyor sessiz kaldırımları.
Hayat çoktan devam ediyor kaldığı yerden. Ben de devam ediyorum yoluma. Karanlıkta gördüğüm ve göremediğim her şeye ilk defa karşılaşıyormuşuz gibi bakıyorum. Bakmanın, sadece bakmanın görmek olmadığını bilerek ve bu sefer gerçekten görmek isteyerek.
Hemen her gün aynı yollardan geçiyorum, bazı günler kilometrelerce yolu neredeyse hiçbir şeyi görmeden tüketiyorum. Öyle anlarda aklım ve hatta yüreğim içerisi ile o kadar meşgul oluyor ki etrafımdaki hiçbir görüntü zihnime ulaşamıyor. Uçarcasına geçiyorum içinden zamanın ve mekanın.
Bazı günlerse tıpkı bu sabah olduğu gibi gökyüzünün berraklığına paralel bir zihinle tüm algılarım açık oluyor. Ufak ayrıntılar görünürleşiyor. Kuşları, kedileri, ağaçları, gökyüzünü, toprağı, geçip gittiğim yolları, yol üstündeki tüm ayrıntıları seçebiliyorum.
Tıpkı etrafımızı, zamanı ve mekanı algılamamızla ilgili bu görecelik ilişkilerimizde de benzer cereyan ediyor. Bazı günler etrafımızdakileri berrak bir zihinle, can kulağıyla dinleme gücümüz olurken bazen kendi bulanıklığımız başkalarını da görmemize, duymamıza, anlamamıza engel olabiliyor. Netlik elbette en güzeli ancak bulanıklığı da bir parçamız olarak kabul etsek belki hem kendimize hem de başkalarına daha anlayışlı olabiliriz. Her şey nasıl ki zıttı ile var oluyorsa duygularımız, algımız da zıtlıkları barındırarak varlığını sürdürecek elbet. Kimi gün parlak kimi gün solgun olacağız.
Ben bunları yazarken dün akşam batıdan dünyayı turuncuya boyayan güneş, şimdi doğudan başladı gökyüzüne fırçasını sallamaya. Gökyüzü türlü renklere kucak açtı yavaştan.
Sabahları güneşin doğduğu yöne, akşamları da battığı yere doğru ilerlediğimi fark edip mutlu oluyorum, gün doğumlarının ve gün batımlarının hayranı olarak. İnsan ömrü boyunca kaç gün doğumuna kaç gün batımına şahitlik edebilir? Yaşama telaşının arasında durup fark ettiği kaç büyülü an vardır? Bu sorular zihnimde, gözlerim doğan günde yola devam ediyorum.