Hayatın olağan akışı içerisinden geçen günlerimizin farkında olmadığımız ömürler yaşarız çoğumuz. Akıp giden zamandan ufak farkındalıklar yaratmak ve rutinlerimizin dışına minik adımlar atabilmek, evet, ya her şey değişecek diye umut etmek için özel günler seçeriz. Ve bu seçtiğimiz özel günlerin, özel olmasını isteriz. Özel olması içinde elimizden gelen her şeyi yaparız. Bazı özel günler yalnızca bize özel olsa da bazıları da evrenseldir.
Toplumsal olarak geçiş süreçlerini kutlamak pek çok antropolojik çalışmada görülmüş ve teolojik olarak incelenen süreçlerdir. Ama geçmişin tozlu sayfalarını üflemek yerine biz gelelim günümüzün en büyük coşkuyla kutlanan gününe; tabii ki yeni yıl.
Yeni sayfalar açmak ve hayata yeniden başlamak için çok fazla şeyi bekliyoruz. Hemen şimdi harekete geçmek, hemen şimdi adımlar atmanın ne demek olduğunun veya böyle bir imkanın elimizin altında olduğunun farkında değiliz. Yeni hayatımızın ilk gününün ''bir pazartesi'' herhangi bir ayın ''ilk günü'' olmasını istiyorum. Oysaki her sabah uyandığımız hatta bazen gece yatarken verdiğimiz kararlar umut bağlayacağımız yerler olabilir.
Uzun zaman önce yine çok zor günlerden geçiyordum. Bütün dünyanın yükünün kendi omuzlarımda ağırlığını hissediyordum. Bir daha oturduğum yerden kalkamayacağımdan çok emindim. Ayağa kalkmak, yeniden başlamak çok zor geliyordu. Sürekli gözlerimde yaşlarla etrafa bakarken; arkadaşımla uzun uzun konuşmaya başladık. Ona yeni yılda her şeyin daha güzel olmasını umut ettiğimi söyledim. O da dönüp hayatımın boyunca unutamayacağım şu cümleyi kurdu bana, bunun için yeni yıla ihtiyacın yok, hayatını yaşamak senin elinde hemen şimdi yeni hayatının ilk günü olabilir.
O sırada uzun uzun pencereden bakmaya başladım. Güneş daha yeni doğuyordu. Ama o gün güneş sadece penceremden içeri doğmuyordu. Kalbime, ruhuma ve hayatıma doğuyordu. Günlerden neydi, hangi tarihte ve yıldaydık hiç hatırlamıyorum. Sanki uzay ve zamanın boşlukta olduğu bir anda yaşanmıştı. Çünkü o günde dahil hiçbir zaman dertlerimi tam açmadım. Hiçbir zaman kalbimden geçenleri kelimelere dökmek istemedim. Sadece güç bela dudaklarımdan dökülen kötüyüm cümlesi dökülmüştü o kadarda. Ayberk'in dönüp bana kurduğu cümle bütün hayatımı aydınlatmıştı. Çünkü o günden sonra ben hayatın ertelemek için ne kadar kısa olduğunu anlamıştım. İçimdekileri, içimde tutarak asla hiçbir yere varamayacağımı keşfetmiştim. O sene yazın hep güldüm, hayatımın en dolu kahkahalarla yazlarından birini yaşadım.
Bütün bu kalabalıkta, bütün bu hayat hengamesinde güzel derin nefesler alıp yaşadığımızı hissetmek istiyoruz. Duygusal fırtınaların estiği günlerde hepsinden sıyrılıp iyileşmek, iyi hissetmek istiyoruz. İşte bu yüzden hayatlarımızın bütün sorumluluklarını yeni yılın omuzlarına yüklüyoruz. Oysaki şimdi karar verip yeni hayatımızın ilk gününe başlarsak zaten onu inşa etmek bütün bir sene ve hatta daha ileriki yılları kapsayacak bir süreç değil mi? Ve hayat hiçbir zaman dik değilse bütün yamaçlara dönüp bakmak için yeni yıl en güzel zaman değil mi?