Okuyacak Kişilere Not: Bu yazı, sizin gibi biri tarafından yazılmıştır.


Her gün onlarca yeni filmlere, müziklere ya da şiirlere denk geliyoruz ve içten içe hepimiz “Bunlar da kendini sanatçı zannediyor.” tarzı tutumlar, söylemler sergiliyoruz. Peki bu eleştiriyi yaparken kimleri baz alıyoruz? Mesela YouTube'da gezinirken ya da Instagram hikâyelerinde henüz bin- iki bin dinlenmiş yeni ve hevesli şarkıcılara denk geliyoruz. Örnek verecek olursak bu kişi rock tarzında müzik yapıyor olsun. Türkiye’de Rock denince akıllara gelen isimler Duman, Mor Ve Ötesi, Şebnem Ferah gibileri. Bu kişiyi böyle efsanelerle kıyaslarsak tabii ki devede kulak kalırlar çünkü kendileri eleştiriler karşısında kendilerine çeki düzen verebilecek kadar piyasaya girememiş insanlardır. Biz kendilerine fırsat bile vermeden kötü damgasını vuruyoruz. Daha sonra doğal olarak “Ya abi, yenilerde iş yok, eskilerin tadı bir başka.” diyoruz. Bu kıyaslamayı yaparken de cebinde az buçuk parası olup kendilerinin reklamını çok güzel bir şekilde yapan kişileri tutuyoruz. Başka bir örneği de yazarlarımızda verelim. Parası olup bir güzel kitap bastıran “berbat edebiyat” diye nitelendirdiğimiz yeni nesil çay edebiyatı yazarlarını, Sabahattin Aliler ile ya da Cahit Zarifoğlu gibileriyle karşılaştırıyoruz. Sonucu yine tahmin edebileceğiniz şekilde. Ama çoğunlukla kendi çabalarıyla dergi çıkartmaya çalışan hevesli edebiyat severleri ya da kendi açtıkları siteler üzerinden paylaşımlar yapan genç hevesli denemecileri görmezden geliyoruz. Aslında bu durumun esas sebebi donanımlı eleştirmenlerimizin sayıca azlığından kaynaklanıyor. Az miktardaki eleştirmenlerimizin gözüne girmek isteyen kişiler bunu doğrudan eleştirmenlerle temas kurarak yapıyor ki bunu yapabilen sanatla uğraşan kişiler, zaten belirli bir kitleye sahip kişiler oluyor. Konudan sapmadan demek istediğim şeye geçmek istiyorum. Eğer gerçekten bu durumun düzelmesini diliyorsanız sadece dilemekle kalmayın ve harekete geçin. Önünüze düşen kısa filmi yönetmeni kimmiş, hangi şirketin elinden çıkmış demeden şans verin. Önünüze çıkan blog yazısını açıp okuyun ya da metro, otobüs duraklarında bir hevesle elinize tutuşturulan dergiyi o kişi gidince atmayın ve içinde ne var diye bir bakın. Peki bununla yeterli mi? Üzgünüm hayır. Eleştirin. Eksiği ne ise iletin ya da güzel olan yanı ne ise yazın kendisine. Emin olun gerçekten yaptığı işi ciddiyetle, tutkuyla yapıyorsa yaptığınız eleştiri onun için altından değerli olacaktır. Tabiri caizse öreceği duvarın tuğlasını siz yapmış olacaksınız. Bu kısacık yazımızda demek istediğim aslında oldukça basit bir fiil. İnanın bir şeyler değişebilir ve bu değişim sizin elinizdedir. Hepimize güzel günler diliyorum. Kendinize iyi bakın.