Konulan son noktasıydı bu savaşın
Alnımın son çizgisi dayandığım yaşın
Vakitlerin üstünde ölü kuşlar dolaşıyor
Ölü kuşların üstünde bekçileri yazgımın
Tükeniyor cebimde ne biriktiyse bahardan
Ve avuç içlerimde taşıyorum artık
Bu karanlık iklimi kendi coğrafyama
Yamalı yamasız giyindiğim
O heyecanlı ömrün
İğneye meyleden son söküğüydü bu
Artık gelmiyor içimden Yarım kalan hiçbir şeyi tamamlamak
Uzun uzadıya konuşmak
Anlatmak, anlamak, anlaşılmak
Uzun bir yola düştü çoktan aklım
Uzun bir yoldu başlamadan biten
Çünkü ben bir yerlerde yoruldum
Yoruldum bu çağın üstüne yürümekten
Canlı bir ceset ne kadar yorulduysa ölmekten
İşte o kadar yoruldum
Yaşamanın karşısında
Tahta kılıçlar savuran subayın
Son çırpınışlarıydı bu
Sesimin yettiği yere gücüm
Gücümün yettiği yere sesim yetmedi
Hüznümle savaşan cephelerin
Birer birer düştüğünü
Bütün köprülerimin yıkıldığını gördüm
Artık yardım gelmeyecek anladım
Son bir gayret
Ve
Son bir umutla
Çağırdığım hiç kimseden
Yenilgiye davet:
Gizlerle dolu bir antlaşma imzalanacak
Ruhum ve dünya arasında
İçim bırakacak dünyayı aniden
Dünya çekip gidecek öylece içimden
Ceplerimde bayatlamış bahar kırıntılar