Fiko'dan aldığı numarayı aradı. Birkaç kelimeyle Azrail’den tek gecelik bir buluşma kopardı. “Nerede? Ne zaman?”
Kodaman imajı çizmek için pahalı bir mekan önerdi. Azrail kabul etmedi. Doğru ya, sürekli tetikte olabileceği kendi bildiği bir mekan olmalıydı. Ama Azrail’in buluşma için alışveriş merkezinin oyun katını tercih ettiğini fark edince olayın tüm gizemi sizlere ömür. Takındığı ciddi yüz ifadesini bozmamaya çalışırken Fiko amcanın onunla kafa kırdığını düşündü. “Street Fighter” makinesinde buluştular. Çetin eliyle otur anlamına gelen o evrensel hareketi yaptı. Azrail Ryu'yu kurban Chun Li'yi seçti. Hem oyun oynadılar hem detayları konuştular. Çetin bir ara Fiko’nun bu adamı göndererek onu dalgaya aldığını düşündü. “10 sene sonraya sipariş mi olur anasını satim!” dese de konuştukça mevzunun ciddiyetine inandı.
“Peki istekte bulunabiliyor muyuz?”
“Ne konuda?”
“Ölüm şeklimi kendim seçebiliyor muyum?”
“Ücreti mukabilinde.”
“Doğal ölüm gibi gözüksün. Dikkatleri üzerimde toplamayı sevmem. Cenazem de olsa başrol olmak istemem.” diyerek “peşin satan esnaf” tablosundaki gibi sırıttı.
“İnsan hiç mi akıllısına denk gelmez!” diye isyana bağlayacak olsa da “Olur.” diyebildi.
“Ha, son bir şey. Eğer tırsıp vazgeçersem planı iptal etme. Yanar döner biriyim ben. Bana güven olmaz.”
“Biz, profesyonelliğe ve müşteri memnuniyetine önem veririz aslanım, merak etme.” diyerek teminat verdi. 10 sene sonra teslimat yapmak üzere hedefin adresini aldı. Müşteriye ayıp olmasın diye de oyunda bilerek yenildi. Kendi zaferini teslimata kadar erteleyebilirdi.
“Ben sana çocukluğum enkaz altında diyorum, sen uçan balon alalım diyorsun. Ben evim yok diyorum sen Chester koltukların bu aralar çok trend olduğundan bahsediyorsun. Olmaz güzelim, bizden olmaz. İkimiz birlikteyken lahmacuna dürülmüş baklava tadı veriyoruz. Hem benim ömrümde sayılı. Sana Chester koltuklu bir gelecek vadedemem.”
“Ömrüm sayılı da ne demek? Kanser misin?”
“Onun gibi bir şey. Yaşamak hastalığına yakalandım. 10 yıl ömrüm kalmış.”
“10 yıl mı? 10 yıl sonra Chester koltuk hâlâ popüler olur mu sanıyosun aptal? Bana bak sen beni oyalıyo musun?”
Saatlerdir oturmaktan kıçımla samimi ilişki içine giren sandalyeden kalktım, çay kaşığını yatırıp bardağın üstüne kapadım. Bu hareket, benim raconumda “bitti” demekti. Ama Leyla’nın idrak edebildiğini sanmıyorum. Fonda Grup Vitamin’in İsmail şarkısıyla olay yerini terk ettim. Ha benim adım İsmail mi? Kimliğimin, unvanımın ne önemi var sevgili okuyucu! Utandık ortamda dişine takılan maydanoz sapıyım, ıslak tuvalet terliğiyim ben. Aceleyle yürürken ayakkabının içine giren taşım.
Ben hepiniz gibiyim. Ben hiçbiriniz gibi değilim.