Genzimi yakarak yağan musibetlere ibretle bakıp,
hayatımın ortasına notlar aldım yıllarca
yüksek tepelere çıkıp kuytuları seyrettim
neymiş bu âlemin bozulma seanslarına sadakati
vadilere indiğimde kime sorduysam; tutulan nutkuyla
kekeledi, 'biz' diye bir şeyi.
sustum, bunu bir bağırmak sayan bakışlarla
sustum, beynimin yaşamakla kemirildiğini
Dökülüverdim, zihni nasır tutmuş şehre
çöp konteynerlerinde yiyecek arayan kedi ve tezyzeler...
insan bir tekme, bin küfür saymayı mübah sayarken
şantiyeler yürek tüketen öksürükle tozlanırmış
bunu da öğrendim,
hayatmış: iğrençlik doğuran öğretiler
Yüreğin altı, kalın can sıkıntılarıyla çizildiği gençlikmiş
yadırgadım, iğrendim... biraz da demir tozuydu,
simsiyah bir gecede ortada kalan naaşım.
bağların bozulduğu çocukluğa daha çok varmış
eskiyen hafızamdan anlayamıyorum bunu
İşitip, itaat ve iman etmekten ne kaldıysa
bir avuç öfke, bir derin nefeste soluyor artık
sıkı bir yumruk yumruğa öğütlenmiştim
yığıldım, gördüm ki her şeyin anlamı kırık
,
2024-10-14T23:32:57+03:00Anlam kırıldığında musibetler onun boşluğundan tepemize düşmüş