Gözlerimi kısıp dalıp gittiğimde oluşan o uğultu yine yankılanıyor kulaklarımda.

Belkide yüreğimin haykırışı, bilmiyorum.

Büzülen çenem, gerilen yanaklarım, çatan kaşlarım, kırış kırış olan o yüzüm oturdu çehreme.

Buruşturulmuş kağıt top gibi, çöpe fırlatılmak için.

Üzgünlük ifadesi sadece yüzümdeki ama kağıtta yazanı kimsenin bilmediği gibi o ifadeyi de bilemeyecekler.

Belkide katlandığım onca acının eseri bu kırışıklık, bilmiyorum.

Yutkunurken kulaklarımdaki o çıtırdı yine palazlandı hislerime.

Belki de söyleyeceklerimi sustuğum, yuttuğumda oluşan kalbimdeki çatlayışlar, bilmiyorum.

Dudaklarımdaki titremeyi de bir türlü anlamadım.

İçimdeki depremdir, hayallerimdeki yıkılıştır belkide, bilmiyorum.

Avcumun içine iz yapan tırnaklarım ve baş parmağımı yutan diğer parmaklarıma ne demeli.

İçimden bir türlü dışa çıkaramadıklarımı hapesden gururumdur belki de, bilmiyorum.

Keşke bilsem bunları.


Bir süre alamadığım o derin nefesi sonunda aldım.

Yine kimse yanımda yokken yaptım bunu.

O nefesi biliyorum işte.

Yıkıyor içimde ne varsa.

Anlamsız, tekleye tekleye çıkan o nefes işte.

Bu tekleme ve hıçkırıklar yine yıkılışımın eseri.

Keşke bilmeseydim bunu ama biliyorum.