göğsüme saplanan şarapnel parçası,
çeyrek yüklük bir ömür tahtası.
benden ayrı ayakkabı bağcıklarım.
boğuluyorum,
biraz yüzeysel ama pek de melankolik.
tam bu defa özgürüz diyorum ama,
peşimizden sapmadılar.
bu köprü çok sıkışık.
kafamda çığıran yaşlılar, tırnaklarımda soluklanan kan-
ve yer çekiminde dâhi çiçek büyütemeyen,
-bir- mahlukatlarız biz.
ödüyorum bu karanlığın bedelini.
göklerimde tanrı var da ellerim hep ona ters istikamet.
ha makasım da var bir tane, her işimi görüyor. bunlar, aşktan umudu olan beni
sevgiden soğuttular.
renklere kömür kusuyorum;
defterimden, yetim çocuklar fırlıyor.
seni sevdiğim için, dilerim özür,
yaşam.
senden nefret ediyorum,
yaşam.
ağlat, öldür. kes boğazımı, as pencerene.
bitir.
kıracağım sandalyeni,
aksi takdirde.