İki gündür kafamı kurcalıyorsun. Retrodandır, Yağmur diyip içimi rahatlatıyorum ya da çokça yalnızlıktandır. Aslında hep yalnızdım ben okulda, evde, bir araba dolusu insanın içinde...

Korkarım hep yalnızlıktan, bu kadar yalnızken bile. Biz iki yalnız ses miydik seninle? O yüzden mi bu aralar yokluğun hep cebimde? Beş yıl oldu. Beş tane temmuz geçti ve şubat ve mart...

Ben unutmadım. Keşke demekten hiç hoşlanmaz ya insanoğlu -bir de küçükken keşke demenin günah olduğu söylenmişti bana, varın keşkeden nasıl korktuğumu siz düşünün- ama bu gece bir kerelik keşke hakkımı kullanacağım, izninizle. Keşke bir şekilde karşılıklı otursaydık bu aralar. Sana anlatacağım o kadar çok şey var ki. Eminim sende de birikmiştir bir sürü anı.


En çok da karşılıklı oturup kafamız hafif çakırken dünyayı, etrafımızda olan bitenleri bize has yorumumuzla yorumlasak yine.

Gözlerin cam gibiyken ellerin yüzün hafif kızarmışken gözlerimin içine girmek ister gibi bana baksaydın yine.



Bunlar aklıma geldiğinde hemen aramıza giren mesafe de geliyor bu hayalin yanına. Çünkü bazı zamanlar o da hep bizimleydi. Görmezdik, belki de yok sayardım ama hissederdim. Sana bakarken, yanında uyurken, seni izlerken...

O da dururdu bizimle.


Beni sevmeme ihtimalin -belki de gerçeğin- hâlâ içimi burkuyor biliyor musun? Bilemezsin.


Belki de karanlık zihninden silmişsindir beni. Yaparsın sen. Silersin. En azından beni.

Bunca zalimlikle sevgi nasıl sırt sırta yan yana?

Cevabını hiç bulamadım.

Senin ruhundaki, kalbindeki yerimi de hiç bulamadım.


Bunca ayrılığa, üzüntüye, nefrete rağmen bir yerlerde hâlâ beni seviyor olman düşüncesi serpilir yüreğime. Sakinleşirim. Sonra bir şey oturur göğsümün ortasına ya özlem ya da o günlerin burukluğu. Hâlâ ne olduğunu anlayamadım.


Peki beni sevmeme ihtimalin?

Bu ihtimal de aynı diğeri gibi oturur göğsümün ortasına. Ama bu diğerinden daha farklı bu yakar göğsümü, baştan aşağı bir sıcaklık kaplar her yerimi.


Biliyor musun beni korkutan iki ihtimal var seninle ilgili;

birincisi, bir gün yine buluşacağız bir yerde ama ilki gibi olmayacak yaşadığım, yaşattığın her şey yüzünde tekrar hayat bulacak. İkincisi, senin beni kalp ağrısı bile duymadan zihninden atmış olman ve bir daha karşılaşmayacak olmamız, sıradan bir rastlantıymış gibi biz sanki o yıldızlı, mutlu gecelerde kalplerimizi ellerimizle vermemişiz gibi silineceğiz hafızalarımızdan.


Ne garip değil mi? İki ihtimal var seninle ilgili, ikisi de çıkmaz sokak. İkisi de hüzünlü. İkisinin de boynu bükük.

Ben boynun bükülmesin diye sevmiştim seni, ben boyunlarımız hiç bükülmesin de beraber boyun eğdirenlere galip gelelim diye sevmiştim seni.

Ama sen eline fırsat geçtiğinde ilk benim boynumu büktün, bundandır onulmaz kırgınlığım sana, bundandır açtığın yarayı kapatamam.