Her sabah yeni bir güne başlamak garip değil mi? Yeni bir güne başlama aforizmasi mantıksız geliyor. Geride kalan günün İsteklerini devam ettirmek için vardır yeni günler. Her gün aynadakinin istekleriyle diğer aynalıların istekleri arasında denge kurmak zorunda kalıyor. İkisinin içinde eriyen birey. Yalnızlık diğer insanlara çekilmiş haklı bir ihtar haline dönüşüyor. Artık sizle savaşmak istemiyorum. Sizin yerinize savaşmak istemiyorum. Sizin isteklerinizi yapmak istemiyorum. Sizin için yaşamak istemiyorum. Sizden tek farklı olan simamı ve künyem dışında farklılıklar aramak istiyorum. Sizin bana sunduğunuz doğruları savunmak istemiyorum. Kendi var ettiğim doğruların peşinden gitmek istiyorum. Sizin güç savaşınızda taraf tutmak istemiyorum. Kısaca sizin için değil kendim için var olmak istiyorum. Birçok insan böyle bir ihtarın bencilce olduğunu düşünür. Birçok insan böyle bir dengesizliğı garip bir hastalık olarak etiketlemek ister. Toplum içinde yalnız kalmayı isteyen bir ihtarcıya insanlar neden hasta gibi bakar? Kendi doğrularına ( miras olan doğrulara) ters düştüğü için mi? Garip değil aslında. Din tarihine bakınca bunu görmemek için kör olmak gerekiyor. Bir insan neden peygamber taşlar ki? Biz böyle iyiyiz. Senin söylediklerin bizim kabullendiğimiz ve yaşamak zorunda olduğumuz hayatımızı reddetmemizi istiyor. Tarihe bakınca her değişimin öncesinde acı bir sancı vardır. En sancısız değişim, değişim kelimesi dışında başka bir şey değildir. Aynayla olan ilişkimi kesip kahvaltıya gitmem gerekiyor. Midem beynime çok boyutlu bir manifesto göndermişti. Pavlov iyi bir aşçıydı. Kıyafetlerimi değiştirip salona doğru yürüdüm.
- Günaydın, Max.
- Günaydın, Jolie. Kız nereye gitti?
- Kiliseye gitmek için evden ayrıldı. Bende izin verdim. En iyisi seçenekleri ona bırakmak. Bu şekilde pişmanlıklarını kendisi üstlenebilir. Seni yormasını istemiyorum.
- Dün bilgisayardan çıkardığım dosyalara bakmanı istiyorum. Şimdiki işimiz bu olacak galiba. Bu adamı devre dışı bırakırsak geriye kalan boşluğu senin doldurman için elimizden geleni yapmalıyız.
- Ben bu şekilde iyi olduğumu düşünüyorum.
- Taşın altına el sokma mevzusunu biliyorsundur. Bu mevzuyu dosyaları inceleyince sorgulamanı istiyorum.
- Senden bu işlerin peşini bırakmak için söz istemiştim. Sende kabul etmiştin. Değişen ne oldu?
- Ben sana olan sözümü tutmak istedikçe insanlar üzerime oynuyor. Kız sana olanları anlatmadı mi? Bugün verdiği karara göre sana planımdan bahsedeceğim.
- Beni anlamıyor musun? Artık bu işler bitti. Benden bu şekilde bir yardım istemeni istemiyorum. Dosyalar, insanlar umurumda değil. O geceyi tekrar hatırlatmak istemiyorum.
- Hangi geceyi?
- Seni bir tepede bulduğum geceyi.
- Bu son olacak.
- Hiçbir zaman son olmayacak. Ben senin hakkında bu işlerin hiçbir zaman son bulmayacağını biliyorum. Yemeğin tadını çıkar. Söylediklerimi düşünmeni istemiyorum çünkü hep kendi bildiğini okuyacaksın.
- Öyle mi? Bu insanların yaptıklarını yanına mı kalsın?
- Kafandakileri geride bırak. Sen bir yargı makinesi değilsin. Bırak herkes kendi anarşisinden pay alsın. Neyse, benim yapmam gereken işler var. Kahvaltının tadını çıkar.
- Teşekkür ediyorum. Söylediklerini düşüneceğim.
- Umarım dediklerinle yaptıkların bir uyum içerisinde olur.
Pavlov yemek işini biliyordu. Aklımda dönen düşünceleri geride bırakıp işime bakmalıyım. Ben böyle biriyim. İnsanların yaptıkları yanına kalacaksa neden yaşıyoruz ki? Adalet gerçek yüzünü saklayacaksa neden adalete inanıyoruz? Neden adalet istiyoruz? Neden adil bir yaşam istiyoruz? Zaman cesetler dışında kimseye adil davranmıyor. Orasını da tam bilemiyorum. Cehennemin ışıkları canımızı yakacak mı? Bu soruları bir kenara bırakıp yemeğin tadını çıkarmam gerekiyor. Ani yaşama aptallığını kabul etmek zorundayım. Geçmişin yükünü bırakmak ve geleceğin bilinmezliğinin kaygısını insan nasıl geride bırakabilir. Geçmişi düşünme, geleceği inşa etme. Sadece anı yaşa.