Her sabah geç uyanmaya başladım. Sabahın ve akşamın birbirine karışmasını izledim. Zihnimin içindeki dönen karmaşaya hayatımın düzeni de eşlik ediyordu. Karl'ı aramam gerekiyor. Yoğun bir gün olacağı aşikar. O sırada telefonum çalmaya başladı. Aynayla olan kısa sohbetimizi bitirmemiz gerekiyor. Dünya'da bu kadar insan varken insanın aynayla konuşması ne kadar sağlıklıdır. Bu konuyu fazla abartmamam gerekiyor. Tırnaklarım uzamış. Ben farkında olmadan büyümek istemişler anlaşılan. Hemen tırnaklarımın önüne bir engel koymam gerekiyor. Tırnak makasıyla işimi halletmeye çalıştım. Yüzümü yıkamam beni kendime getirir diye düşünmüştüm. O sırada telefonum tekrardan çalmaya başladı.
- Efendim Suzan.
- Beni merak edersin diye düşündüm. Bugünde kiliseye yardıma gidiyorum. Sen neden benim neler yaptığımı sormuyorsun.
- Arabadan inerken yaptığın konuşmayı hatırlamanı istiyorum. Ben senin baskıcı ailen olamam.
- Bir anlık öfkeyle söylenmiş sözcükleri bu kadar abartmaya gerek var mı?
- Bir anlık öfkeyle söylenmiş sözcükler öyle mi? Bu kadar basit yani. Ben abartıyorum her şeyi.
- Max, sana ne kadar saygı duyduğumu biliyorsun. Benim için ne kadar önemli bir insan olduğunu biliyorsun.
- Konumuz bu değildi. Bana da baskıcı ailen verdiğin hesaplardan birini yazmanı istemiyorum. Ben seni serbest bıraktım. Kendi kararlarını alacak akla sahip olduğunu düşünüyorum.
- Ben sana hesap vermek istiyorum. Beni önemsemeni istiyorum.
- Daha önce de beni önemseme demiştin. Ben şimdi hangi söylemine inanayım?
- Sen hangisini almak istiyorsan onu al. Bir anlık öfkeyle söylenmiş şeyleri bu kadar abartmanı istemiyorum. Zaman ve şartlar değişince insanlarda değişir. Bu aklında tutmanı istiyorum. Neyse, benim şimdi kapatmam gerekiyor. Daha sonra konuşuruz olur mu?
- Olur.
Telefonu kapattım. Zaman ve şartlar değişince insanlarda değişir. Bu cümleyi şu şekilde düzeltmenin yanlış olmadığını düşünüyorum. İnsan zamana göre maskeler takar. Zaman hangi maskenin düşeceğini ve yerine hangi maskenin geleceğini belirler. İnsan zamanın üstünde bir varlıktır. Maskelerin düşmesini ve yerini başka maskelere bırakmasını insan ister. Sevdiğimiz birisi zamanla nefret ettiğimiz birisi haline dönüşür. Birlikteliklerde eskiden alınan muazzam hava yerini fırtınaya bırakır. Fırtınalar birlikteliği mahveder. Mahvolmuş birlikteliğin yerine yeni bir birliktelik inşa etmesi gerekir insanın. Aramam gereken insanların olduğunu fark ettim. Öncelikle Karl'ı aradan çıkarmam gerekiyordu. Oyuncağımla hafiften bir oynaşma sürecimiz oldu.
- Karl.
- Efendim.
- Sana daha önce Kral Marx'ı anlatmış mıydım?
- Hayır efendim.
- Neyse Karl ödememi gerçekleştirmek için nasıl bir yöntem kullanmalıyız? Bu konuda bir fikrin var mı?
- Efendim ben size mesaj olarak hesap numarası göndereceğim. Bu şekilde bir ödeme gerçekleştirmek istiyorum. Siz bu konuda benimle hem fikir misiniz ?
- Bir an bankadan kredi veren işçiler gibi konuştun. Ben bir an böyle bir hissiyat içerisinde olduğumu söyleyebilirim. Tamam, o şekilde halledelim. Bir daha karşılaşmamak dileğiyle. Arkadaşında umarım daha sabırlı olmaya gayret gösterir.
- Bırakın o salağı.
- Bu sefer seni dinleyeceğim. Şimdilik ve uzun bir süreliğine görüşmemek dileğiyle.
- Görüşürüz efendim.
Bugün bu kadar işin altından nasıl kalkacağım? Kendime bir kahve yaptım. Kahvemi yaparken "Acaba insanlar eylemlerin bu baş edilemez olma durumundan kaçmak için mi biriyle birliktelik kurar?" sorusunu düşünmeden edemedim. Kahvemi masaya koydum. Kendime gelmek için soğuk suyun altında kahrolası düşüncelerime devam etmek istiyorum. Bu arada telefonum susmak bilmiyor.
- Max. Kardeşim, sabahtan beri sana ulaşmaya çalışıyoruz.
- Kevin, senin sabahınla benim sabahım aynı aralıkta değil maalesef. Bu durum için üzgünüm.
- Max artık departmana dönme vakti diye düşünüyorum. Sen ne düşünüyorsun? Jim bugün emekliliğe ayrılıyor. Bugün birlikte bir şeyler içeriz diye düşündük. Sende bize katılmaya ne dersin?
- Bugün benim farklı işlerim var. Bilmiyorum, Kevin. Bu konu üzerinde düşünmem gerekecek?
- Her şey hakkında bu kadar uzun düşünmek gerekmiyor bence. Bizler seni seviyoruz. Seninde bizi sevdiğini biliyoruz. İyi işler yaptık, yapacağız. Senin ikna olman için ne yapmamız gerekiyor? Kardeşim burası sensiz bir cehennem gibi. Beni bu işe bağlayan sendin. Bu işi bana sevdiren sendin. Şimdi öylece çekip gidecek misin?
- Galiba haklısın. Her şey üzerinde bu kadar fazla düşünmek insanı yıpratıyor. Sakın bunu 'evet' olarak algılama. Ben zamanı gelince sana gerekli cevabı vereceğim.
- Seninde burada olmayı istediğini biliyorum. Sadece bunu hemen söylemek istemiyorsun. Sana yeteri kadar zaman vermedik mi? Herkes bir gün ölecek. Sen bir kelebek öldü diye bütün kelebeklere ölmüş olarak bakıyorsun.
- Ben insanlara kelebek olarak bakmam. Bir insan sayı olarak küçük gözükebilir. Bir insan boyut olarak küçük gözükebilir. Bir insan her şekilde küçük gözükür. Bende bir insanım. Sizler niye hayatlarınıza kaldığınız yerden devam etmiyorsunuz. İnsan kendi sevdiği insanı yokmuş gibi düşünerek kendine acı çektirmek istemez. Ya elimizden kayıp giden yabancı tanıdıklar ne olacak? Ne olacak ?
- Söylediklerinin hepsine katılıyorum. Soruna da bir cevabım yok. Tekrardan burada seni görmeyi istediğimi söylemek istiyorum.
- Bir sonraki görüşmeye kadar bu konu hakkında konuşmak istemiyorum. Şimdi başka bir şey var mı?
- Jennifer dün rozetini almayı unutmuş. Onu getirmeni istiyor. Herhangi bir gün uğrayıp bırakabilirsin.
- Jennifer yaşlı bir kadın değil. Bu farkında olunan bir unutkanlık durumu olsa gerek. Aksini düşünmem imkansız.
- Sen ne düşünürsen düşün. Ben onun bana söylediklerini söylüyorum.
- Neyse, ben daha demin uyandım. Kahve içtim. Hala gözlerim açılmakta zorlanıyor. Soğuk bir duşa kaçmam gerekiyor. Eklemek istediğin bir şey var mı?
- Dosyalar ne alemde?
- Dosyaların alem yapacak durumları yok. Evlerinde mışıl mışıl uyuyorlar.
- Dosyalara selam söyle. Kendine dikkat et. Seni sevdiğimizi bilmeni istiyorum..
- Bende bu konuda sizinle aynı fikirdeyim.
- Görüşürüz
Telefonu kapattım. Belki suratına kapatmış olabilirim. Tekrar aramadığına göre suratına kapattığım onun açısından doğru değil. Banyoya girip musluğu çevirdim. Soğuk su gökten beynime yavaş yavaş düşüyordu. Belki de beynim soğuktan nasıl düştüğünün farkında değildi. Saçlarımı uzun zamandır kesmiyordum. Berber bulmak bugünlerde zor. Berber bulup saçlarımın intiharını isteyecek kadar utanmaz bir insan değilim. Soğuk fayansa oturdum. Her tarafımın ıslanmasını seyrettim. Suyu kapattım. Islanmasın diye bir yere zula yaptığım sigaramı çıkardım. Çakmakta yanındaydı. Sigaramı yaktım. Derin bir iç çekiş meselesiydi geriye kalan. Kelimeleri kifayetsiz bırakacak bir an yaşıyorum. Bazı zamanlar mutlu oluyorum. İnsanın mutlu olmak için büyük bir haber almasına gerek yoktur. Büyük bir sermaye mutluluk getirmez. Büyük bir savaş mutluluk getirmez. Banyodan havluyla çıkıp yeni bir sigara paketi açmaktayım. Telefondan Kral Marx'ı bilmeyen Karl'a ödeme yapmam gerekiyor. Küçük güçler büyük güçlerin her zaman hizmetkarı olmuştur. Ortalıkta ezilen bir halk, ezilen bir insan var. Neyse, sosyalist söylemleri geride bırakıp şu salağı aramak zorundayım tekrardan. Yapmak istediğim en son şey olsa bile yapmak zorundayım.
- Karl. Ödemeyi hesabına gönderdim. Bir daha böyle tatsızlıklar yaşamanızı istemiyorum.
- Bende seninle aynı fikirdeyim.
- Daha demin sizdik. Şimdi bu yersiz samimiyetin ne anlamı var? Ben manyak biriyim. Öyle yersiz samimiyetlerden hoşlandığım söylenemez.
- Pardon. Teşekkür ediyorum. İnanın bana bir daha böyle bir tatsızlık yaşamak zorunda kalmayacaksınız.
- Neyse telefondan kapatma tuşunu bul ve bas. İtaatkar sesini duymak istemiyorum.
- Siz harbiden manyak birisiniz.
- Bende bu konuda senle aynı fikirdeyim. Bir daha görüşmek isteyeceğin son kişi olmam dileğiyle.
- Şimdi kapatıyorum. Umarım hayat bizi tekrar bir araya getirmez.
- Uzatmaktan nasıl bir zevk alıyorsun? Hala seninle konuşuyorum. Benimde yapacak işlerim var. Bana biraz saygı duy.
- Görüşürüz efendim.
Telefonu bir köşeye attım. Daha arayacağım insanlar vardı. Midemin sesini beynim bastıramıyor. Midem beynime devrime giden yolu gösteriyordu. Victor ile görüştüğümüz kahvaltı mekanı aklıma geldi. Üstümü değiştirmem gerekiyordu. Yolculuk, yorgunluk; yorgunluk, yolculuk. Her zaman birbirini tekrar edecekti. Bana sorarsanız " Hayat nedir Max?" diye cevabım bu olurdu herhalde.