Gözlerim doldu, kara güne geri gitmiştim. Bundan sonra her soruda o günü tekrar tekrar yaşayacaktım değil mi? On sene boyunca beslediğim, büyüttüğüm korkumun gerçek oluş hikayesi. Evimi, yuvamı kaybediş hikayemin. Elimi saçlarımın arasına götürdüm. Eskilerden kalma alışkanlık, artık uzun olduklarını unutuyordum. Sanki hep üç numara gibi hissediyordum.
Yutkundum. Ceku suratıma bakarak cevap bekliyordu. Ceku... Benim babam öldü. Evimi kapattım, burası ilk durağım, dönmeyeceğim. Kendimi arıyorum ben dedim. Ceku'nun göz bebekleri büyüdü. Yolda mı bulacaksın kendini dedi. Evet dedim. Eliyle çantasını gösterdi. Ben de dedi. Elini tutmak istedim, şefkatini hissettiğimi göstermenin yolu ne olurdu bilemedim. Hadi gel dedi. Çantayı sırtıma alıp adımlarını takip ettim.
Nada bize kızmadın değil mi dedi Miray. Ateşe dalmış gözlerim, etrafımda ki konuşmalar uğultu sesinde sağdan giriyor, soldan çıkıyordu. Yok kızmadım, neden ki dedim. Ceku kafasını bana çevirmiş, göz göze gelelim diye bekliyordu. İçimde bir çığlık koptu, ya benim babam ölmüş siz kimsiniz diye. Çığlığı yuttum, gülümsedim. Hayır ya, hiç bir şey sevdiklerimden kıymetli değil. Baksanıza yola çıktık sonunda, artık beni bağlayan şeyler yok dedim. Gözlerimden yaşların süzüldüğünü hissettim, Ceku bana doğru uzandı. Kollarının arasında güven vardı. Başımı omzuna yasladım, ömür boyu orda ağlamak istiyordum.
Babam hep yalnız kalmamdan korkuyordu. Nada kızım, lütfen aç kendini demişti. Son dönemlerinde istediği tek şey sevgiyi bulmamdı. Benimse gözüm sadece babamı görüyor, kalbim babamla atıyordu. Neredeyse iki sene sadece ona baktım. Her adımına koşmuştum. Buldum baba dedim içimden, beni sevecek, bana sarılacak en yakın arkadaşımı buldum babam dedim. Artık dünya daha güzel renklere sahipti. Yeniden gökkuşağını hissettim kalbimde. Ceku eli tutunca, güzel nefesler aldığımı hissettim. Kafamı göğe kaldırdım, babam ya dedim. Oradan bile bana uzanmıştı işte.
Ateşin çıtırtıları gecenin karanlığına dalan gözlerimi geri çağırmıştı. Ben omzunda bekledikçe Ceku, huzur bulayım diye nefes dahi almamıştı. En son ne zaman bu kadar düşünülmüştüm, en son ne zaman bu kadar kendimi düşünmüştüm. Başımı kaldırdım, artık gözlerim sadece uzaklarda yolun ilk durağı, ilk sorusuyla gelmişti. Ellerimi kucağımda birleştirdim, artık kendimden başka kimse yoktu. Yanağımda hissettiğim ıslaklıkla ağladığımı fark ettim. O kadar çok uzun zaman ağlamıştım, artık anlamıyordum, hissettirmiyordum. Açılan göz pınarlarım kim bilir ne zaman kapanacaktı.
Nada dedi uzaklardan bir ses. Oysaki kaynağı yanımdaydı. Müsaaden var mı dedi? Sadece kafamı sallayabildim. Yavaşça eliyle uzanıp, yanaklarımdan süzülen yaşları sildi. Yüreğinden akıp giden şefkat onun gözlerinden benim kalbime geçmişti. Acıma dışında farklı bakışlar görmek ne garip histi. Buğra'nın sesi düşüncelerimi böldü, gençler biz yatıyoruz, uzun bir gün oldu dedi. Yarım ağız iyi geceler diledik. Gecenin sessizliğinde ruhlarımız konuşuyordu sanki, birbirine dokunmayan bedenlerimiz, nasıl olduğunu anlamadığım şekilde sarılıyordu.