yine önümü göremeden, gözlerim kapalı bir şekilde yürüdüğüm ve sonunu asla tahmin edemediğim o çakıl taşlı yolun üzerindeyim.
o yolda yürümek, her adımımda taşların çıkardığı o ahenkli sesi dinlemek hoşuma gidiyor evet.. ama yolun ilerisinde beni bekleyen engelleri, karşıma çıkabilecek sorunları ya da varış noktamda beklediğim şeyi görememe ihtimali beni yiyip bitiriyor
. -Anlayacağınız üzere öznur klasik “mental çöküş” günlerinden birini yaşıyor. -
Aslında içimde bir yerde her şeyin istediğimden daha da güzel olacağını biliyorum, hissediyorum.
Ama bi yanım da diyor ki” bu korkmayacağın anlamına gelmez, kork!”
Belli bir rutinin bitiş zamanı yaklaştığında, bi insan eskisi gibi samimi gelmediğinde, ne istemediğinden emin olduğunda ama istediğin şeye karar veremediğinde, kısacası değişimin başladığını hissettiğinde gelen o boşluk hissi.. Uzun bir yolda yürümekten çok bu ara sıra yoklayan his yoruyor beni. Dediğim gibi düzeleceğini biliyorum ama yine de olabilecek tüm olasılıkları düşünüp, korktuğu için bi köşeye saklanan öznurla yüzleşmem gerekiyor.
Varış noktasında bizi bekleyen şeylere değil de yol üzerinde yaşayacağımız acı tatlı tüm anılara odaklanabileceğimiz ve yolun tadını çıkarabileceğimiz o günlere..