Ceku elimi tuttu, avucuma çiçek koydu. Unutma beni çiçeği... Nerden buldun dedim. Ben seni buldum, çiçeğimi, bunu mu bulamayacaktım dedi. Tırnaklarımla çiçeği açtım, içinden tohumlarını ayıklayıp, dördümüze böldüm. Buğra ve Miray, yeni başlangıçları, her zaman hayatı sevmeyi, sevilmeyi ve umudun varlığın hep hatırlayın dedim. Sarıldılar. Sol kolum sızladı, tam orada Memento mori, memento vivere yazıyordu. Babamın hastalığının ikinci yılında yaptırmıştım. Hayatta kaybolursam, pusulam olsun diye. Ceku tam dövmenin olduğu yerden tuttu, hatırlarım dedi. Gözlerinden geçen her duygu, kalbime dokunuyordu. Konuşmasam da, sustuklarımı duyuyordu. Bakmak istemedim yeniden gözlerine, görüşürüz dedim. Görüşelim dedi.

Uçağa bindim. Şimdi herkesten, her şeyden kilometrelerce yüksekteydim. Böyle bakınca, bütün sorunlarım, nasıl da minicik göründü. Ettiğim her kavga, kızdığım herkes, kırıldığım her an, evim, hayal kırıklıklarım... Sadece zihnimin duvarlarında beni boğan ekolardan ibaretti. Sonunda hepsini bırakabilmiştim. Sonunda özgürüm dedim. Koltuğa yaslandım, bugün yeni hayatımın üçüncü günü dedim. Huzur, bedenimi kaplamış, en derin uykuma geçmiştim. Yıllardır bu kadar huzurla uyuduğumu hatırlamıyorum sanırım. Kim bilir daha ne sorular soracak, ne cevaplar verecek, kimlerle kesişecekti yolum. İçimi kaplayan heyecan, yeniden yaşadığımı hissettirdi.

Her şey güzel olacak!