Bir toz bulutunda debeleniyor yüreğim
Zamanın dahi varamadığı bir doğrultuda
Bana aş, bana sevda, toprak yahut tayın
Bana ki yollanmış posta pulları gerek
Gecenin raylarında ilerleyen metal yığını
Gecenin katran ciğerinde kaybolup gidene dek
Görünürde bir tren yolculuğu bu
Tren, yolcuları sızmış ve makinisti tutkun
Ve ben nicedir hayalindeyim şu suskunluğun
Serviler, meşeler, hülya renkli tepeler
Yuh bana ki satıp da şu güzelim manzarayı
Çirkin vaatlere, dünyaya, insanlığa kanayım
Beni mecbur bırakan bir âmânın vasiyetidir
Günlük alınan gastelerde aşağılık satırlar
Satırlardır belki, belki, yok hayır hiçbirşey
Tomruk sanki ve delip geçer o yumruğuyla benim
Büsbütün yumruğuyla göğsümden fırlayan isyanı
İçirir elleriyle zehrolup fışkıran ab-ı hayatı
Bir tren yolculuğu mu bu? -unutmuşum
Düşlerken asr-ı saadet, aşkın bir tevazu
Ve bir de ömür boyu bilgelikle mi mümkün
Veyahut öylelikle mi meşru ve meşhur
Görünmez gideceğim o kent, uzak ve soğuktur
Karşılayacaklar ise türümden birkaç kentsoylu
Bitkinim, bugünlerde sevilen bir söylemdir bu
Yoksunum, bu herkesçe bilinir cinsten bir korku
Tren vagonlarını uykuya bırakacak, yolcuları
Yolcuları süpürecek şafağın göğsüne doğru
Bu bir tren yolculuğu muydu?
Yoksa bir yolcu yorgunluğu mu?