Bütün hazırlıkları bittiğinde bir şey unutup unutmadığına baktı. Kitaplıktan bir kitap alıp çantasına sıkıştırdı. Sonra vazgeçip çantadan geri çıkardı. Artık okumak istemiyordu. Artık düşünmek de istemiyordu. Yıllardır bu yolculuğu hayal etmiş ama gitme kararını çok ani vermişti. Ve artık bir dakika bile kaybetmek istemiyordu. Üzerinden bir yük kalkmış gibiydi. Daha doğrusu içindeki boşluğun büyüdüğünü hissediyordu. Bomboştu içi artık. Ne acı, ne umut , ne öfke, ne de pişmanlık. Hiç ama hiçbir şey hissetmiyor, düşünmüyordu. Çantasından bir defter ve kalem çıkardı. İçinden bir kâğıt koparıp ‘yolculuğa çıkıyorum, merak etmeyin’ yazdı. Tam defter ve kalemi çantasına koyacakken vazgeçti. Masanın üzerinde bıraktı. Hiçbirine ihtiyacı yoktu. Kapıdan çıkarken bir daha asla dönmeyeceğini biliyordu. Buna rağmen son bir kez bile dönüp bakmadan kapıyı kapattı. Gitti.
İlk zamanlar herkes ondan bahsetti, neden, nereye gittiği ile ilgili soruları tekrar tekrar sordular birbirlerine. Ara sıra eski arkadaşları toplandığında onunla yaşadıkları komik anılarını anlatıp güldüler. Bir zaman sonra iki konu arasında ‘acaba napıyor, öldü mü, yaşıyor mu’ diye bir anlık akıllarına geldi. Aradan biraz daha zaman geçince kimsenin aklının ucundan bile geçmedi. Onun için çok uzun gelen, kısacık hayatı böyle bitti. Ölümü hiç böyle hayal etmemişti.