(9)

Burası dünyanın bir ucu

Herkes farklı bir dilde

Sorsan kalabalığa

Haklı hepsi kendi sesinde

Güldüm yüzlerine karşı

İmkansızdı zaten anlaşmak

Kendinle bile


Anladığımızda bıraktığımız

Kötü bir alışkanlıktı konuşmak

Azaltarak vedalaştık

Önce sayfalar sonra bir iki cümle

İyice temizlendikten sonra ödül olarak

Birbirimize son kez sarıldık



(10)

Resmine daldım

Saçların uzadı

Boynunda isimsiz

Sert bir rüzgar

Ürperen yerlerini okşamaya

Sakinleştirmeye geçen yaşlarını

Niyetlendim bir kez daha


Kış uykusu çöküyor

Yorgan olalım birbirimize

Yabancı şehirlerde yabancı



(11)

Yuvarlandıkça yatakta

Ateş böcekleri saçıyoruz

Sonra yaşlı ağaçlar gibi durgun

Uzaktaki bir köye bakıyoruz


Ellerimiz nemli kovuklarda

Uzanamadığımız dalların çizdiği haritalarda

Kaybettiğimiz bir ülkeyi arıyoruz


Sen dokununca fark ediyorum

Sırtım varmış

Dizlerimin arkası

Koltuk altlarım

Tenim nefes alırmış

Kalbim şımarmaya hazır

Buluver diye üstüne çarpı atıyorum


Bu yıldız tarlası ellerinin

Dokunduğu yerde dilekler tutuyorum



(12)

Ben bu satırları yazarken

Sen çok uzaklarda olacaksın


Bir yolcunun cebindeki matarayla

Son anda giriyor vagona

Arabesk

Nuh’un tufanı başlıyor


"Bu kadar uzak olmamalı uzaklar

Konuşmak iyi geliyor yola

Uyumuyorum gözlerimde tabelalar

-Denize varmayanlar mavi olmasa-

Boş lafları pencereden savuruyorum

Bu kadar uzak mıydı o kasaba

İki kişiden biri sustukça uzuyor uzaklar


Yol uzun

Biraz daha göğsünde yatıyorum

Biraz daha ne kadar birazsa artık

Gözünde silinmeyen kırmızı mürekkep

Ayrılık şarkıları kırmızı

O şiir kırmızı

Böyle bakma

Böyle boyama odayı baştan

Temizleme beni ve beni hayatından

Yıkandıkça arınmıyor eskiyorum"



(13)

İtinayla yerinden çıkartıp

Nazikçe katlıyorum kanatlarımı

Omuzlarımdan yıldız tozlarını siliyorum


Artık kimse inanmıyor meleklere

Artık ben de