Ah ne yüce Ülkü!
Benim dimağım,
Peyderpey dökülen parçalarımı
birleştiren bütünüm.
Kalbimin sarkacında beni hiç sallandırmayan,
Sabit tutan,
beni oluşturan.
Yazacaklarımı tekrar harmanlayan.
Ah ne yüce Ülkü!
Doğduğumdan beri ev zannettiğim,
Metruk, çatısı olmayan binayı,
Onunla kavuşunca gerçek evimi bulduğumu,
İçinde sıcacık sevgisiyle beni yaşattığını,
Ne zaman her şeyden kaçmak istesem,
Kendimi orada bulduğumu.
Her vardığımda tekrar doğduğumu.
Çünkü onun yanında ölümün bile yeşerdiğini,
Tüm benliğimin sadece ona ait olduğunu,
Tekrar böyle yaşayabilmeyi!
İşte her şeyi o zaman hissettim!
İşte her şeyi çehrende birleştirdim.
Ah ne yüce Ülkü!
Bir dünya idi bana açılan,
İçinde en sevdiğin çiçeklerin bulunduğu,
Her tasvirin o eşsiz gözlerini andırdığını.
Baharım, gülistanım.
Seni ne kadar çok sevdiğimi gözbebeklerimden görmen gerek.
Ah ne yüce Ülkü!
Usulca konuşan rüzgardan,
Birbirine sarılmak için geceyi bekleyen ağaçlardan,
Ayçiçekten bir denize kavuşmak isteyen güneşten.
Aşkı tanımlamaya çalışan tüm bilginlerden.
Hepsinden öteyim!
Aşkının çemberindeyim!
Çünkü yakmayan bir ateşinde ötesindeyim!
Ah ne yüce Ülkü!
Yaşam suyum, aşkımın şarabı, kalbimin kadehini doldur!
Doldur ki kusana kadar içeyim!
Tüm yeryüzünü aşkınla bulayayım!
Doldur ki kana kana içeyim!
Damarlarımdan gani gani fışkırsın çiçeklerin.