Yürek acıyor elbet esvap değiştirirken…
İsmet Özel’e ait bir sözle başlamak istedim bu yazıya.
Çünkü değişimin en güzel yanlarını, en hazin saldırılarını yaşamına uydurmayı başarmış, esvabını yürek acılarına giydirmeyi öğrenmiş bir şair o.
Sahi bir insan kaç kere değişir?
“Değişmeyen tek şey değişimdir” diyen Antik Yunan filozofu Herakleitos çağımızın gerçekliğini görse sözünü yenilemek ister mi?
Her gün teknolojinin onlarca yeni imkanıyla karşılaşıyoruz. Kimimiz dil öğrenme çabası içine girerken, bazılarımız farklı kültürleri tanıma imkanıyla karşılaşıyor.
Hiçbir şey yapmıyorsak, izlediğimiz film ve dizilerin içerikleriyle farklı yaşamlara dahil oluyoruz.
Bu durum her gün, her an, her saniye gerçekleşiyor.
Böylesi bir durumda kim sabit kalabilir ki? Kim değişmeden yaşadığını iddia edebilir?
Zannediyorum bu sorunun tek bir yanıtı var. Cahiller.
Kendini bilmeyen insanlar, bizden olanı anlamayanlar, yaşadığı çağın farkına varmayanlar ancak onurlu bir iradenin muhalifi olarak hayatlarını sürdürebilirler.
Öyleyse değişmediğini iddia edenleri ciddiye almak ne kadar doğrudur?
Yüreğimizin acıması sarsılmaz yalnızlığımızın, geriye dönüşlerimizin, hayatımızdan çıkardıklarımızın bir sonucudur. Sonuçta hiçbir çaba menfaatimize olan dönüşümlere dayanamaz.
Bu yüzden yaşamımıza yüklediğimiz anlamları iyi tartmalıyız. Etkilendiğimiz bir saniye, anlamlarında boğulduğumuz kavramların bize ne kadar gereksiz vakit kaybettirdiğine tanık olmamızı sağlar.
Nedamet, günümüz Türkçesiyle pişmanlık çok kötü bir şeydir. Giden zamanın, yapılan yanlışın, kalpte bıraktığı izdir.
Antik Yunan’dan günümüze tecelli eden hakikat, yüreği acıyanların dünyaya nizam vermesidir.
Bazen düşünmekte yürek acıtırmış.