yancı bir telaştık kaldırım sonlarına

sanıyorum bu kadardı işte

yazgı eğri, güvercinler taşra

bu sefer başka, biliyorduk

aşkla susardık ve mayınlar boşluğumuza

baygın pasağını anardık aşkın

kargıları beyazından tanırdık galiba

pert olurdu ürpermek bakışlarımızda


baksana bizi ne çok tanıyorlar

kanıyorlar, kadıköy’den bir tane varmış

akşamları ankesörden arıyorlar, ne fena

ağıtlar örgütleniyor boğazımızda

galiba inadımızdan ağlıyoruz

zam vurdu kaygılarımıza galiba

haklıyız kargaşa galip geliyorsa

nasılsa eceli soldurduk çabasından

ateşli omuzlarla dönüyoruz dünyadan


şarkımızı böldüler taşlar içinde

bilmem bu elimizdeki ekmek mi karanfil mi

belki inimizin sükutu sadece

atlar akıyor sabahlara her gece

saklıyoruz şehri kıyasıya

saklıyoruz çünkü bizdik onu yutamayan

çünkü biz yırttık göğsümüzü göklere

kıvraktı sokaklar her seferinde

biteviye kök salardı gizem 

kahkahamız yontulmadı yine de


ey bizi bu bilmecede dinç tutan fazlalık

ey bizi şu bilen gözlere mahçup kılan hüzün

ağır geleceksiniz yakamıza bir gün

bir gün kıskanılacak genzimizdeki tütün

ellerimizden içilecek vaha sonra

göz altlarınızda ağrılı bir kargaşa sonra

biraz utanç rüzgarda, elbet inat akortlarda

kıymeti yok yağmura yakalanmamış sözün