Mihail Yuriyeviç Lermontov tarafından yazılan ve 1840 yılında yayımlanan Zamanımızın Bir Kahramanı (Герой нашего времени) adlı eser, yazıldığı dönem itibariyle 19. yüzyıl Rus edebiyatında oldukça önemli bir yere sahiptir. Zamanımızın Bir Kahramanı adlı eserde Lermontov, 19. yüzyıl döneminin çarpıcı özelliklerini ustalıkla bir olay örgüsü çevresinde toplamış ve özellikle yarattığı Peçorin adlı karakter ile gereksiz insan tipinin gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır. Peçorin, Rus romanında son derece gerçekçi tasvir edilen ilk psikolojik figürlerden biridir. Karakterin psikolojisi, onun çevresinde gelişen olaylar ve hayatına giren diğer karakterler çarpıcı bir şekilde okuyucuya sunulmuştur. Peçorin karakteri ile özellikleri görülen gereksiz insan tipi, son derece yetenekli ancak bu yeteneklerini kullanmayan, sorunları, sorunların kaynaklarını ve bilen ancak harekete geçmeyen karakter olarak açıklanabilmektedir. İdealleri ve fikirleri olan, ideallerine ulaşmak için çaba göstermeyen, fırsatı olduğunda her şeyi yapmaya gücü yetecek olan fakat bir eylem içinde bulunmayan tiptir. Gereksiz insan tipinin oluşumu 19. yüzyıl Rusyası'nda sosyal, ekonomik ve kültürel etmenler ile ilişkilidir. Yurtdışında eğitim alan ve ülkesine döndükten sonra o yaşama alışamayan Rus soylusunu, köylüler ve soylu sınıfı arasında oluşan derin uçurumu ve toprak sahiplerinin ekonomik zorlukları kendi çıkarları için kullanarak köylüyü ezmesi gibi problemleri göstermek amaçlanmıştır. Gereksiz insan tipinin ilk örneği A. S. Puşkin’in oluşturduğu Eygeniy Onegin adlı karakterdir. Sonrasında A. S. Gribayedov’un “Akıldan Bela” (Горе от ума) adlı eserinde görülen Çatskiy karakteri gelmektedir. Tipe gösterilebilecek en net örneklerinden biri ise Lermontov’un Zamanımızın Bir Kahramanı adlı eserindeki Peçorin karakteridir.


Lermontov, Rus edebiyatında Puşkin’in ardılı olarak adlandırılmaktadır. Aslında bir şair olan Lermontov’un nesir türündeki tek eseri olan Zamanımızın Bir Kahramanı, son derece mükemmel bir toplumsal eleştiri ve psikolojik betim olarak görülmektedir. Lermontov’un yazdığı şiirleri Türkiye’de “Hançer” adlı derleme ile yayımlanmıştır. Lermontov kısa yaşamında öylesine güçlü bir eser oluşturmuş ve öyle güçlü bir karakter yaratmıştır ki sonraki yazarlar için Peçorin son derece kuvvetli ve ayakları yere sağlam basan bir öncü olmuştur.


1814 yılında doğup 1841 yılında trajik bir düelloda hayatını kaybeden Lermontov için Kafkasya her zaman önemli bir yere sahip olmuştur. Henüz 4 yaşındayken ailesini kaybeder. Küçüklüğünde geçirdiği hastalığın tedavisi amacıyla ilk kez Kafkasya ile yolları kesişmiştir. Moskova’da eğitim görür ve devrimci çevreler ile burada yakınlaşmaya başlar. Öğrencilik hayatında şahit olduğu toplumsal ve siyasi olaylar onun fikirlerine son derece fazla etki etmiştir. Tıpkı Puşkin gibi bir devrimcidir. Puşkin’e adadığı “Şairin Ölümü” adlı şiirinde Çar’a ağır bir eleştiride bulunur. Bunun sonucu olarak Kafkasya’ya sürgün edilir. İkinci kez gittiği Kafkasya, onun eserlerinde ve anılarında her anlamda görülmektedir. Sürgün sırasında yazdığı eserleriyle dönemin büyük edebiyat çevreleri ile yakınlaşır ve aralarında kendine bir yer edinir. 1830 yılında sürgünden dönmesiyle ünü artmaya başlar. Dönem edebiyatçıları ve eleştirmenleri tarafından “Puşkin’in ardılı” olarak adlandırılır. 1840 yılında Fransız büyükelçinin oğlu ile girdiği düello sonucu tekrar Kafkasya’ya sürgün edilir. Burada önemli olan şey, dönem yönetiminin kalemi bu denli kuvvetli ve insanlar üzerinde büyük bir etki bırakan bu genç, asi şairi Petersburg’tan uzaklaştırmak istemesidir. Bu komplo onun sadece Petersburg’tan uzaklaştırılması için bir bahane olmuştur. Sürgünde izinli olarak Petersburg’a dönen şair, bizzat Çar tarafından geri yollanır. Dönüş yolunda hastalanan Lermontov oldukça basit bir sebep yüzünden yolda bir Fransız subayını düelloya davet eder. Tıpkı Puşkin gibi düello sonucu hayatını kaybeder. 27 yıllık bir ömür için yaptığı olağanüstü işler, onun günümüzde bile adından büyük bir saygıyla söz ettiren bir kişilik olduğunu göstermektedir.


Lermontov’un “Zamanımızın Bir Kahramanı” adlı eserini yazdığı dönem Rus edebiyatında şiir biçiminden düzyazıya geçişin başladığı döneme tekabül etmektedir. Öncesinde daha çok romantizm akımıyla şiirlerini yazan şairler realizm akımının yayılmasıyla düzyazıya geçiş yapmaya başlamışlardır. Lermontov’un eseri Rus edebiyatında realist psikolojik romanın öncülerinden olarak görülmektedir. Dekabrist Ayaklanması sonrası devrimci yazarlar halkın her tabakasına hitap edebilmek için düzyazı türünü bu amaca hizmet etmek için kullanmışlardır. Lermontov hem şiirleri hem de yazdığı tek romanı olan “Zamanımızın Bir Kahramanı” ile dönemde meydana gelen olayların toplumsal sonuçlarını ve Rus toplumu üzerindeki etkisini yansıtmayı amaçlamıştır.


Lermontov devrimci-romantik şair ve realist bir yazar olarak karşımıza çıkmaktadır. Devrimci romantik yanı, yazdığı şiirlerin hemen hemen hepsinde kendini göstermektedir. Son derece realist bir eser olan Zamanımızın Bir Kahramanı ise onun realizmi ne denli ustalıkla kullandığını tüm dünyaya göstermiştir. Puşkin bir devrimci olarak eserlerinde Rus halkına “Artık uyanın!” diye seslenirken Lermontov onlara “ Uyandınız, şimdi harekete geçin!” der. Toplumun artık gözünü açması gerektiğini, olaylara karşı tepkisiz kalmaması gerektiğini savunur. Rus toplumunun yeterince acı çektiğini, halkın hareketlenmesiyle mevcut sorunların da aşılıp daha iyi bir yaşam sürülebileceğini söyler. Peki böylesine yetenekli bir şair neden bir nesir eser yazmıştır? Burada Puşkin’in eseri olan “Yüzbaşının Kızı” (Капитанская дочка) akıllara gelmelidir. Yüzbaşının Kızı eseri Puşkin’in yazdığı tek realist eserdir. Unutulmamalıdır ki nesir türünde halkın en alt noktasına ulaşmak, şiirden çok daha kolaydır. Şiirde kullanılan sanatı halkın her kesimi aynı şekilde algılayamayabilir. Buradan hareketle Zamanımızın Bir Kahramanı adlı eserin halkın her noktasında aynı etkiyi bırakmak ve onlara bir hitap olduğu söylenebilmektedir.

Kalemi bu demli kuvvetli ve halk üzerinde aydınlanmadan harekete kadar büyük bir etki yaratabilecek olan yazarın eseri tehlikeli bulunurken yazar da bu şekilde kötülenmeye başlamıştır. Bunun nedenlerinden biri de Puşkin’in yolundan gitmesi ve ona yazdığı “Şairin Ölümü” adlı şiiri ile siyasiler ile karşı karşıya kalmasıdır. “Zamanımızın Bir Kahramanı“ eserinin yayımlanması ardından edebiyat çevreleri ikiye bölünmüş durumdadır: Bir kısım eserin mükemmelliği üzerine konuşurken diğer kısım eserin sadece Rus halkını kötülemek için Batı merkezli düşünceler çerçevesinde yazıldığı hakkında konuşmaktadır. Dönemin Rus Çarı I. Nikolay bile eserin ahlaki bozulma yolunda tehlikeli bir düşman olduğunu şu sözler ile anlatır: “Böyle romanlar ahlakları ve karakterleri bozar. Buna benzer şeyler kızgınlıkla okunsa da yine de sonunda dünyanın, tüm iyi davranışların böyle iğrenç güdümlerden oluştuğuna ilişkin ağır bir etki yaratır.”


“İntikam, çar, intikam!

Kapanıyorum ayaklarına

adil ol ve katili cezalandır

Ki onun idamı gelecek çağlara

senin haklı yargını duyursun

ve caniler örnek bulsun onda.”

Şair’in Ölümü adlı şiirden verilen kısa örneğe bakacak olursak, Puşkin’in Çar’ın kurduğu bir komplo sonucu öldüğü bilinmektedir. Çar’a böyle bir yakarış ile haykırmak, katilin kim olduğunu bilerek, katilden katili cezalandırmasını istemektir. Şiirin tamamı okunduğunda yönetime oldukça büyük bir isyan görülmektedir. Bu gibi konular yüzünden Lermontov’un yönetim tarafından sevilmemesi kaçınılmazdır.


Zamanımızın Bir Kahramanı adlı eser kendi içinde ‘Bella’ (Бэла), ‘Maksim Maksimiç’ (Максим Максимыч), ‘Taman’ (Тамань), ‘Prenses Meri’ (Княжна Мери) ve ‘Kaderci’ (Фаталист) adlı 5 bölümden oluşmaktadır. Eserde anlatıcı konumunda bulunan kişi, Kafkasya yolculuğu esnasında Maksim Maksimiç ile tanışır ve ondan Peçorin ile Bella’nın hikayesini dinler. İlerleyen bölümlerde anlatıcı, Peçorin’in günlüğüne ulaşır ve eserin geri kalanını okuyucu Peçorin’in kaleminden dinlemeye başlar. Tüm bölümlerin bağlandığı ortak nokta Peçorin’dir. Eser okunduğunda olay örgüsü ve kronolojisinin karmaşık olduğu görülmektedir. Burada Lermontov’un büyük ustalıkla bize göstermek istediği şey, Peçorin’in psikolojisindeki karmaşadır. 19. yüzyıl Rus romanının önemli özelliklerinden biri, ana karakterin hep erkek olmasıdır. Ana karakterin alt benliğini ortaya çıkaranlar ise her daim kadınlar olmuştur. Bu durum Raskolnikov (Suç ve Ceza, Dostoyevksi) ya da Bazarov (Babalar ve Oğullar, Turgenyev) karakterlerinde de görülmektedir. Eserde görülen her bölümde ana kahraman Peçorin’in gerçek kişiliği karşısına çıkan kadınlar ile ortaya çıkmaktadır. Peçorin karşımıza çelişkilerin insanı olarak çıkmaktadır. Eser okunduğunda hem kötü, hem de dünya iyisi bir karakter olarak kendinden söz ettirebilecek olan Peçorin, klasik bir gereksiz insan olarak, toplumda meydana gelen her türlü olayda rol alabilecek, bir anda harekete geçip büyük işler başaracak ve kendinden söz ettirecek fikirlere sahiptir. İkili ilişkilerde ise oldukça başarısızdır, bu ise onu derin bir mutsuzluğa sürükler. Hayatta amacının ne olduğunu bilmediği için herhangi bir eylemin onun için ne ifade ettiği tasavvur edemez. Konuşması ve görünüşüyle her yerde son derece dikkat çeken ve ilgi odağı olan karakterimiz, içten içe büyük bir boşluk ve her şeye yabancılık hisseder. Fikirleri o kadar iyidir ki karşısında kim olursa olsun onu araya girmeden adeta soluk almadan dinler. Her yerde hayranlık uyandırır ama verdiği sözler sadece birer vaat olmaktan öteye geçmez. Gereksiz insan tipinin tüm özelliklerini gördüğümüz Peçorin, toplumun yapısını ortaya çıkarmada ya da eserin diğer kahramanlarının olumlu taraflarını okuyucuya göstermede kilit rol üstlenmektedir. Zamanımızın Bir Kahramanı eseri sonrası yapılarında gereksiz insan tipinden yararlanan yazarlar da aynı doğrultuda tipi kullanmışlardır.


V. V. Nabokov, “Çağımızın Kahramanı’na Bir Önsöz” adlı makalesinde eserin bölümlerinin kronolojisine ilişkin görüşlerini şu sözlerle anlatır:

“Dikkatli bir okur, benzer bir düzenleyimin tüm sihrinin Peçorin’i her defasında kendimize doğru, bizimle konuşturana kadar yaklaştırmaktan oluştuğunu ayırt eder. Bize içini döktüğü hatıra defterini okumaya başladığımızda ise kendisi artık hayatta değildir. Birinci öyküde, kendisi ile ilgili ayrıntıları Maksim Maksimiç’in sözlerinden, dahası birinci anlatıcı konumundaki, yolcu subayın aktarımından öğrendiğimiz için, Peçorin ile okuyucu arasında üç anlatıcı vardır. İkinci öyküde ikinci anlatıcı konumundaki Maksim Maksimiç adeta bir kenara çekilir ve birinci anlatıcı, Peçorin’i kendi gözleriyle görme olanağını elde eder. Maksim Maksimiç nasıl da can alıcı bir sabırsızlıkla kahramanının kendisini tanıtmaya acele eder… En sonuda önümüzde son üç öykü bulunmaktadır, burada birinci ve ikinci anlatıcılar kenara çekildiklerinde, biz Peçorin’le yüz yüze kalırız.

Peçorin, iyi bir eğitim almış, felsefe ve edebiyata ilgi duyan, günlük tutan ve oldukça zeki bir kişidir. Sonsuz bir cesarete sahip olan Peçorin iyi yönlerinin yanında kimi zaman acımasız, duyarsız ve soğuk bir karakterdir. “Bella” bölümünde Bella’ya aşık olduğunu sanması ancak Bella’yı kendine aşık edip “sıkıldığı için” onu umursamaması kötü yönlerine bir örnektir. Arkadaşı Gruşnitski’yi düelloda öldürmesiise acımasız yönüne bir örnek olarak görülmektedir. Her daim kendi merkezli hareket eden Peçorin’e egosu dost edinme yolunda engel olmaktadır. Eğer kullanmayı bilse içinde sonsuz güç olduğunu düşünür ancak kullanma yolunu bulamaz, bulmak için de çabalamaz.

Peçorin karakteri, yazarın da ön sözde bahsettiği üzere ne kadar net bir Rus imgesi olursa olsun, yayımlandığı dönemde Batı merkezli olumsuz bir figür olduğu yönünde oldukça fazla olumsuz eleştiriye maruz kalmıştır. İlk bakışta ne kadar olumsuz olarak da görülse karakterin geldiği noktaya nasıl ulaştığı konusunda bakıldığında durumun anlaşılması mümkündür. Belirtilen şey aslında toplumun yozlaşmışlığının tek bir karakter üzerinden farklı zamanlar içerisinde gösterilmesidir.


Bu kadar mükemmel bir eserin baştan sona defalarca okunmasının normal olarak karşılanması gerekmektedir. Her tekrarda okuyucunun ondan daha fazla şey anlayacağı, Peçorin’in psikolojisini daha net göreceği aşikardır. Lermontov, nesillere büyük bir miras bırakmıştır; o ise her zamanın bir kahramanı olan Peçorin’dir.

Eserin tartışmalara sebep olan ön sözü, kendi çevirimle siz değerli okuyuculara sunmak isterim.


Zamanımızın Bir Kahramanı, Ön söz


Her kitapta ön söz hem ilk hem de son şeydir; ya yapıtın amacını açıklar, ya da eleştiriler karşısında bir cevap ve kendini aklama mahiyeti taşır. Fakat okuyucular için ne bunun ahlaki bir amaç taşımasını ne de eleştirilerdeki sataşmaları önemser, bu yüzden önsözleri okumazlar. Ne yazık, özellikle,her yerde olduğu gibi, bizim okuyucularımız için durum böyle. Bizim halkımız henüz oldukça toy ve saf, öyle ki fablların sonunda ahlak öğütü veren bir bitiş yoksa onu bile anlamaz. Latifeleri sezemez, ironileri hissedemez; sadece budalaca eğitilmiştir. Dürüst bir toplumda ve dürüst bir kitapta açıkça edilen bir küfrün yeri yoktur; modern eğitimin oldukça keskin, nerdeyse görünmeyen ve yine de ölümcül, dalkavukluk kılığında onu öldürebilecek ve kaçınılmaz olan bir silah olduğunu henüz bilmemektedir. Bizim halkımız birbirine düşman taraflardan olan iki diplomatın sohbetine kulak misafiri olup onların dostlukları uğruna kendi taraflarını kandırdıklarına inanan saf bir taşralıya benzer.


Bu kitap bazı okuyucuların ve hatta kimi eleştirmenlerin kelimenin tam anlamıyla şanssız düşüncelerinin acısını çekti. Bazıları önlerine Zamanımızın Bir Kahramanı gibi ahlak yoksunu bir örnek konulmasından dolayı gücendiler; diğerleri ise inceden yazarın kendisinin ya da çevresindeki tanıdıklarının portrelerini çizdiğini fark ettiler. Eski ve sefil bir şaka! Ama görülüyor ki Rusya’nın yaratılışı böyledir, kendini hep yeniler, bu tarz saçmalıklar hariç. Bizim büyülü masalların en büyülüsü bile kişiliğe yapılan bir hakaret olarak görülür.

Değerli beyler, Zamanımızın Bir Kahramanı, kesinlikle bir portredir ama bir kişinin portresi değil, gittikçe kötüleşen neslimizin ve onun eğitimini gösteren bir portredir. Bana tekrar diyeceksiniz ki, insan bu kadar kötü olabilir mi? Ben ise diyeceğim ki, siz değil misiniz bu kadar trajik ve kötü caninin olduğuna inanan, o zaman neden Peçorin’in gerçekliğine inanmıyorsunuz? Madem daha da kötü ve korkunç olan hayal ürünü kahramanları sevdiniz de hayal ürünü de olmayan Peçorin’i neden beğenmiyorsunuz? Yoksa Peçorin’in içinde sizin tasavvur ettiğinizden daha fazla gerçeklik olduğu için mi?

Bu hikayeden ahlakın size bir şey kazandırmayacağını mı söyleyeceksiniz? Affedin. İnsanların şekerle beslendiği yeter; bu yüzden mideleri bile bulandı artık: artık acı ilaç ve yakıcı gerçekler gerek ona. Ama yine de burada yazarın insanların kötülüklerini yok etmek gibi bir amaç düşlediğini düşünmeyin. Tanrı onu böyle bir cahillikten korusun! O yalnızca modern insanı kendi gördüğü gibi, anladığı gibi sıkça karşılaştığı gibi resmetme amacını eğlenceli buluyor. Bir hastalığın ne olduğunun söylenmesi bile yeter, onun nasıl iyileştirileceğini ise yalnızca Tanrı bilir!