Zaman… Hayatın en adil dağıttığı ama en kolay harcanan varlığı. Herkesin gününde 24 saat var, ama bu 24 saat kimine bir ömür kadar uzun gelirken kimine bir göz kırpması kadar kısa gelebiliyor. Peki, bu sınırlı kaynağı nasıl kullanıyoruz? Geçmişin pişmanlıkları ve geleceğin kaygıları arasında sıkışıp, aslında sahip olduğumuz tek şey olan “anı” kaçırıyor olabilir miyiz?
Birçoğumuz geçmişe takılıp kalırız. Yaptığımız hataları düşünür, “Keşke böyle yapsaydım,” diyerek kendimizi yargılarız. Öte yandan, gelecek bizi endişelendirir: “Ya işler yolunda gitmezse?” diye düşünmekten kendimizi alamayız. Oysa zamanın en gerçek hali, şimdidir. Geçmiş bir gölgedir, gelecek ise belirsiz bir hayal. Elimizde olan tek şey, şu anda aldığımız nefes, hissettiğimiz anın sıcaklığıdır.
Anı yaşamak, ne geçmişi unutmak ne de geleceği önemsememek demektir. Anı yaşamak, geçmişin derslerini alıp, geleceğe dair umutlarımızı şekillendirirken içinde bulunduğumuz zamanın değerini bilmektir. Çünkü hayat, büyük bir hedefin gerçekleşmesini beklerken değil, o hedefe giden yolda attığımız küçük adımlarda saklıdır.
Modern dünya, bizi sürekli bir koşuşturma içinde tutuyor. İş yetiştirme telaşı, sosyal medyada başkalarının hayatlarını izleme alışkanlığı ve gelecekte bir gün mutlu olmayı hayal etme arzusu… Bütün bunlar, bizi bulunduğumuz andan uzaklaştırıyor. Oysa mutluluk, her gün biraz daha fazla iş bitirmekten ya da gelecekte bir başarıyı kutlamaktan ziyade, şu anda hayatın bize sunduğu küçük güzellikleri fark etmekte saklıdır: Sabah içilen bir fincan kahvenin kokusu, sevdiklerimizle paylaştığımız bir kahkaha, yüzümüze vuran güneşin sıcaklığı…
Zaman, geri alınamayan tek kaynaktır. Bu yüzden onu nasıl harcadığımız çok önemlidir. Belki bugün bir an durup şu soruyu kendimize sormalıyız: “Bugünümün kıymetini bilmek için ne yapıyorum?” Eğer bu soruya tatmin edici bir cevap veremiyorsak, hayatımızı yeniden gözden geçirmenin zamanı gelmiş olabilir.
Sonuç olarak, hayatın anlamı büyük olaylarda değil, günlük yaşantının sıradan anlarında saklıdır. Geçmişteki pişmanlıkları ve geleceğin belirsizliklerini bir kenara bırakıp, zamanın tadını çıkarmayı öğrenmek hepimizin hayatına daha fazla anlam ve mutluluk katacaktır. Çünkü sahip olduğumuz tek gerçek zaman, “şu an”dır.