Yastığımı dört köşeden alıp suratımın üstüne pürüz gibi bastırdı zihninin damıtıp da kendinden akıttığı ilk kelimesi. Tam 22 dakika önce, ne kadar uzun süredir başımın ağrımadığını düşünmüştüm, zehirmiş.


Bir gün nefesinin tükenebileceği kabulünü henüz sindirememişken, cansız gövdene dokunabileceğim kurgusu yine eşsiz zihnin tarafından rafine edildi şüphesiz. Tam 3 saat önce dirseğine dokunmanın yumuşak huzurunun birimini düşünmüştüm, zehirmiş.


Hem iç dünyamda, söylediklerini, yetişkin bir mantık çerçevesindeki düzlüklere yerleştiriyordum; hem kalabalık fikir köteklerinin yüzüme çarpan yakalarını toplayıp gemi yapıyordum. Tam 1 gün 38 dakika önce ne kadar süredir çatışmadığımıza şükretmeyi düşünmüştüm, zehirmiş.


O gövdeyi sanki hiç orada değilmiş gibi yansıtabileceğim fikri de kafana yerleşmiş de kalan tek parça, benim bunu isteğimle yapıp yapamayacağım konusu olmuş düpedüz. Tam 2 gün 7 saat önce onunla kendimi kıyaslamıştım, zehirmiş.


Haksız yere tokatlanmışım, haksız yere yumruklanmışım, haksız yere tekmelenmişim gibi hissettiren o gerekçeni sunduğun an ile benim yerle bir olmam, eşgüdümlü bir zamana denk gelmekte. Tam 1 gün 8 saat önce dayanıklılık çalışması yapmış ve ağırlık kaldırmıştım, zehirmiş.


Kendi örneklerinde bile sorarsın ölümünden sonraki zamanları düşünüp planlar yapan insanların hala ne beklediğini ve senin şimdi sadece onun sana karşı olumsuz duygusu olmasın diye yaptığın gerçekliği saklamanı anlamamı ve buna katkı sağlamamı beklemen içimde oluk oluk yaralar açtı. Tam 4 gün önce her şeyden sıkıldığını söylediğinde, kendimden pay biçmemeye çalışmıştım, zehirmiş.


Senin için pek çok şeyi göze aldığımı kendimce düşünürken; sırf o üzülmesin, o yıpranmasın, o kaldıramayacağı bir yükün altına girmesin diye beni kabuslarımın ortasına savunmasızca bırakman ve bunu sana ifade ettiğimde konuyu geçiştiren bir yarım cümle kurman konusunu kaldıramıyorum ben de. Beni bilmiyorsun bence, tam anlamıyla anlatamadım belli ki. Anlatabildiğimi sandım, zehirmiş.