elime ne zaman kalem alsam bana fısıldar
"hayır, hayır, hayır"
susmasını istersem kızar bu sefer
kalemin ucu kırılır, kırılır.
ne zaman aynanın karşısına geçsem beni izler
"şu gitse bu olmasa şunu şöyle yapsan"
çıkarırım elbisemi, bir köşede unuturum
güzelim elbise dışarı çıkmadan kırışır, kırışır.
elime kitap alsam hemen köşesine kurulur
"yazık, yazık, yazık"
kitap ayracımın üzerindeki balık bana yalvarır ama
o zavallı balık o sayfada kalır, kalır.
ne zaman kavga etsek yerler hep yırtık kağıt
"bak n'aptın, yine yapamadın."
iyice zayıflamış defterim teselli edecek gibi olur
gözümden akanlarda boğulur, boğulur.
canıma tak edecek bir gün
diyeceğim ki "sessizlik birkaç saniyeliğine"
ve cevap veremeyeceğim
"ne zaman ses yaptım ki?" dediğinde
insanın bu tür bir zehri kendisi çıkarması gerek
ama ne zaman denesem fısıldar
"hayır, hayır, hayır"