bir ocak sabahı, öldüreceğim güneşi.
"çekip gittiğin kapıda bir sükût var,
nice ayrılıklara şâhit, kırılıyor acıdan.
ve son kez çekip gidiyorsun benden,
kırık sandalyede asılı ceketin.
siga...
şakıyan ölüm, ellerinde sevdiğim
göğsümde bir sızı, saçlarına savrulmuş sonbahar avutuyor beni. ninnilerin sükûta mezâr, çehrem gömülü ellerine, fısıldıyorsun bana.
"serçem," diyorsun. tütü...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok