Sabahın ilk saatleriyle geceden yorgun düşen cadde; dertli şarapçıları, ayyaşları, ahlaksız pezevenkleri kovmuş, kendisini günün aymasıyla birlikte gelen esn...
Gün, geceye karışmak üzereyken caddenin yerlileri ara sokaklardan çıkıp teker teker İstiklal’e dökülmeye başlamışlardı. Esmer tenli zayıf dilenciler, insanla...
İstiklal Caddesiʼnde, mutlu ve kahkahalı kalabalığın arasından üç arkadaş, omuzları aynı hizada, insanların arasından yorgunluğun vermiş olduğu güçsüzlükle g...
İkimiz, gündüzün akşama doğru akışında belli belirsiz gözüken aya bakıyoruz. Karanlıkta olduğu gibi parlamıyor, beyaz bulutların ve kararan maviliğin arasına...
kara bulutlar ne zaman sarsa
kalbimdeki pikapa bir plak yerleştirdim
ritmimle dans eden belki bir Ortaçgil şarkısı
hızlanan, yavaşlayan, durulan
yağmurla...
Kaldırın önümden cesetleri,
Onlar daha çocuk!
soba üstü portakal kabuğu
sabundan baloncuk
iplik-kamış-poşet
çiviyle bir delik daha açılmış kemer
biraz ...
Açlık bozkırından geçen narin atlı
Affet, veda mektubum ulağımı öldürdü
Eyerinde bir okla atı beraberinde götürdü
Elbet yakışırdı göğsünün en ücra yerine
...
Toprak
Seni bana anlatmaya kalkıştığında
Mabet ağacının gövdesinden aradım seni
Yolda dedi senin için
Gözün yolda
Başın
Göğsün
Elin
Ayağın yolda
Sağ...
Sonradan yazılı bir kitap gördüm.
Sözünün eri
hususî bir adam
Zaten bir yığın
Soğuk kanlı canlı
Ne bir dalkavuk
Ne de bir açelya
Ben
İşporta tüccarla...
Bir mektup yazdım devlete
Ben ona canım dedim
O bana aşkım
Ne ben memleketlisi
Ne o sahiden hemşerimiz
Geç tanıştık biz
Az konuşurdu yerel sevicileriyl...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok