“Var mısın, yoksun / İki gözüm kadar eminim sen yoksun”
Bütün dünya izleyip duruyorken beni sanki
Bense gittiğim her yerde ilk önce seni aradım
Umursamadım su terazisiyle düzenlenmiş gibi duran reyonların kusursuzluğunu
Umursamam gerekirdi hâlbuki, hatta krizler geçirmeliydim
Bir labirentte kaybolmuşçasına üstüme gelmeliydi tüm duvarlar
Vakti gece sanmalıydım, şimşekler çakmalıydı
O labirentte aç bir kurt sürüsünden kaçıyormuş gibi hissetmeliydim
-Çünkü daha önce simetrisini bozduğum her şey bana böyle hissettirmişti-
Ne var ki obsesyonlarımdan bile daha güçlüydü sana olan özlemim
Sessizce on’dan geriye saydım ve ellerimle seni aradım
Aldığım nefesler kadar derindi bazı raflar
Ama sen yoktun, senin yerini almıştı kalori bombaları
Mor ile açık kahverenginin utangaç kavuşmasıyla boyanmamıştı ambalajlar
CNBC-e’nin Nickelodion Kuşağı’ndan bir çizgi film karakterini andıran
-Neutron ailesinden “Jimmy” mesela-
O kısa ama öz ismin de yazmıyordu hiçbir janjanlı kutuda
Alınması şart bir intikam misali hiç unutulmayacak olan ismin yazmıyordu
Oysa okuma bayramında ezberlediğim ilk şiiri okuyor gibi
Gözlerim, büyük bir heyecanla ararken seni
Hastaydın belli ki, o gün okula gelmemiştin
Böylece hoşlandığım kıza gösterememiştim kendimi
İşte öyle ilkokuldan kalma bir hüzünle renklendi seni bulmaya niyetlendiğim günler
Siyaha çalmaya meyilsiz ama beyazı çoktan kirletmiş bir gri
Artık anlıyorum ki gerçekten var olsaydın şehrimde kolayca bulurdum izini
Çünkü her güzel şey ilk önce büyükşehirlere gelir
Mesela bir Avrupa gezisinin ardından lunapark fikri aklında yeşeren ilk Türk
-Ki o Türk her kimse artık-
Bunun için önce Hakkâri’yi seçmemiştir
Veya yepyeni bir mekân konsepti var genç bir girişimcinin aklında diyelim
Öylesine umut vadediyor ki bu proje
Ve o girişimciyi finanse edecek kalantor abiler de
Sağ avuçları kaşınıyorken pilot bölge olarak Bayburt’u seçmezler ya işte
O yüzden her güzel şey ilk önce büyükşehirlere gelir dedim
Yani şehrimde olsaydın şimdiye kadar seni milyon kere bulmuştum
Ama yine de aramaktan vazgeçmedim elbette
İstanbul, İzmir, Ankara
Gelişmiş oto sanayi kontenjanından da az buçuk Bursa
Türkiye’nin bu dört öz evladında sürdüm izini
Elimin yetiştiği üveylerden de sordum soruşturdum
Her “hayır”, her “maalesef” veya her “üzgünüm” kelimesi
Artık bir kelime olmaktan çıkıverdi
Onlar düş kıran birer balyozdur şimdi
Bunu da yalnızca ben ve benim gibiler bilir
Ben ve benim gibilerin bildiği bir şey daha vardır
Bazı zamanlarda bazı kelimelerin eş anlamlısı, “bağra sıkılan kurşun” oluverir
Ve o kelimelerin açtığı yaralar da kurşun yarasının aksine kapanmaz
Tıpkı ilk bisiklet kazamdan bana yadigâr kalan
Asfaltın siyah öpücüğünün parçacıklı sızısını
Sol dizime her bakışımda hissettiğim gibi
Bazı kelimelerin açtığı yaralar da o kelime her duyulduğunda böyle sızlar işte
Öyle acınası ve kapkaranlık günlerden geçmedim belki ama
Bulutlu bir akşamüstü loşluğu yaşadığım çok oldu
Çünkü sen yoktun ama alternatiflerin vardı
Ben de dedim ki sen yoksan alternatiflerin de hiç olmasın zaten
Hâlbuki her yerde bitiveren arsız otlar gibiydin eskiden
Şimdiyse kim bilir hangi coğrafyanın endemik bitkisisin
Damağımın unutmayı devrim saydığı bir tattın sen
Ve hayli tutucuydum o günlerde, devrim mevrim bilmezdim ben
Ne var ki yokluğunda devrimci de oldum sayılır
Çünkü hiç unutmasam da artık sıkça hatırlamıyorum seni
Ve çamurda patinaj çeken arabalar misali geçmişe saplananlar bilir ki
Bu ikisi aslında çok farklı şeylerdir
Hatırlamamak tercihken; unutamamak mecburiyettir
Benim gibi kendi üzerinde kontrolü olmadığını düşünmek istemeyenler de
“Unutamıyorum” yerine “hatırlıyorum” derler böyle
-Seni unutamıyorum sevgilim- (ne kadar da acizce, değil mi)
-Seni hatırlıyorum sevgilim- (ve dizginler tamamen benim elimde)
Şimdi yalan olmasın, özledim yani
Ama büyük bir özlemle yanmıyorum en azından
Küçücük bir özlemle anıyorum seni
Küçücük özlem, olur olmadık yerde dile dolanan berbat bir şarkı gibidir
Etki alanı sınırlıdır, ansızın patlasa da çabucak sönüverir
Keşke kocaman özlem de o kadar iyi niyetli olsaydı
Aile bireylerinin “Beni ne kadar seviyorsun” sorusuna karşılık
Çocuğun ellerini iki yana açarak “Kocaman” demesindeki kocaman ile alakası yoktur onun
Çünkü bir yetişkinle bir çocuğun “kocaman”ı aynı kocamanlıkta olamaz
Zaten kocaman özlem de öyle dile dolanmaz; onun daha provokatif eylemleri vardır
Mesela cebindeki son paranı, içinde kırmızı salkımlar olan
Yeşil bir cam şişeye yatırmanı önerir
Nefesin, apartman boşluğunda bir ay beklemiş fare ölüsü gibi kokarken
Uyanır uyanmaz sana en hakikisinden bir baş ağrısı temin eder
Zaman zaman “Vesikalı Yârim”de bile ağlattığı görülmüş şeydir
Hatta “Bir daha çal Sam” sahnesinde “Casablanca”yı kapattırmışlığı da vardır
Hatta ve hatta Incubus’tan “Love Hurs”ü çalma listelerinden sildirmiştir
Kısacası bu kocaman özlem, biraz da migren gibidir
Onunla yaşamak zordur ama yaşamaya alışmak gerekir
Neyse ki ben seni küçücük özlüyorum
Mesela bir aile dostunun cenazesinde herkes ağlarken
“Yay yay ye koko cambo yay yay ye” diye tekrar etmiştim içimden
Senin özlemin de bu misal işte
Hiç olmadık yerde aniden beliriverir, sonra da usul usul gider ötelere
Ve senin özleminin “hiç olmadık yeri” de bir BİM şubesidir elbette
2006 yazında aniden piyasadan çekildiğinden beri
Dört yıl sonra ilk kez orada görmüştüm seni
Ama şimdi yine yoksun, iki gözüm kadar eminim sen yoksun
Bu kayboluşu yıllar önce de yaşattığı için bana
Diyorum ki satış hedefini al, serbest piyasanı al, başına çal Alpella
Ayşegül Demiröz
2020-05-10T19:41:31+03:00İki hafta önce bir kargo geldi. Kardeşim iki kutu sipariş etmiş internetten. Bir Piko'yu bir de bu Harby'i sevememiştim bir türlü küçükken. Ee almış iki kutu yiyeceğiz artık. Ama Cino benim de kalbim de bir yaradır..
İsmail
2020-05-10T19:29:29+03:00Sırada Eti Soho, Ülker Stars ve portakallı Calippo vardı ama Cino'yu da araya sıkıştıracağım mecburen. :)
Aslı
2020-05-10T18:57:01+03:00Bektaş😂 Bak benim de aklıma yattı şimdi, “Cino” için de şiir bekleyenlere bir kişi daha eklensin.
Bektaş Şenel
2020-05-10T18:50:34+03:00Benzer bir şiiri "Cino" çikolatası için de bekliyorum. :) Portakallısı, kayısılısı... Mazi kalbimde bir yaradır.
Aslı
2020-05-10T18:41:08+03:00Çok farklı bir şiir olmuş, eşine az rastlanır herhâlde. :) Ah Alpella Harby, çocukluğumun çikolatalarından... Kalemine sağlık, ben sevdim üslubunu da şiirini de.🌸