18. yüzyılda geçen bir roman günümüzde hala geçerliliğini hala nasıl korur?
Orta halli bir ailenin kızı Elizabeth ve kibirli, mağrur, dürüst ve varlıklı genç adam Bay Darcy... Sınıfsal farklılardan orataya çıkan nefret ve bu nefretin aşka dönüşünü gelin romanda birlikte inceleyelim.
"Kibir ve gururu dize getirebilecek tek gerçektir, aşk.”
1813 yılında yayımlanan roman Jane Austen tarafından 1796-1797 tarihleri arasında yazılmıştır. Kitabın orijinal adı "Pride and Prejudice," yani "Gurur ve Önyargı" olan bu kitap; ülkemizde "Aşk ve Gurur" olarak bilinmektedir.
18. yüzyıldan beridir birçok farklı dile çevrilmiştir. Eserin yayımlanmış filmleri de bulunmaktadır. Kitap o kadar evrensel bir kitaptır ki okuyan her insan kendinden bir parça bulacaktır. Hatta birkaç yerde okuduğuma göre Jane Austen, Elizabeth karakterine çok benziyormuş. Kitabın konusu hakkında bilgi verecek olursam:
Elizabeth yaşadığı döneme göre serbest davranışları olan sivri dilli bir kızdır. Ağzına geleni söylemekten, eleştirmekten çekinmeyen iyi niyetli ve içten biridir. Zamanını kütüphanede kitap okuyarak ve insanları gözlemleyerek geçirir. Evlilikle kafayı bozmuş kardeşleri ve annesine tamamen zıt bir düşünceye sahip bir gençtir.
Gelelim Bay Darcy ile tanışma kısmına...
Elizabeth bir gün şehirde zengin bir ailenin verdiği baloda, yeni taşınan komşularıyla tanışır. Bunlardan Bay Bingley; kibar, nazik ve centilmen tutumuyla tam bir İngiliz beyefendisi iken en yakın dostu Bay Darcy, yine kibar bir İngiliz beyefendisi olmasının yanında soğuk, kibirli, etrafına karşı ön yargılı ve eleştirel bir tavırdadır. Bay Darcy'nin bu tutumu insanlar tarafından hiç hoş karşılanmaz. Bingley'e karşı sonsuz bir sevgi beslemeye başlayan komşuları, Darcy'e karşı ise soğuk bir tutum içine girerler. Buna Bayan Elizabeth de dahildir.
Halbuki Bay Darcy Elizabeth'i ilk gördüğü anda şu sözleri sarfeder kendi kendine:
"O güzelim gözlerin hakkını hangi ressam verebilir ki?"
"Güzel bir kadının yüzündeki bir çift güzel gözün insana ne kadar büyük bir zevk verebileceğini düşünüyordum."
Ama bir gün Darcy'nin Elizabeth'in ailesine ve Elizabeth'e karşı olan ön yargısı çatırdamaya başlar ve kendisi bu genç, güzel ve zeki bayana yaklaşmanın yollarını arar. Çünkü Darcy yavaş yavaş Elizabeth'e aşık olmaya başlamıştır. Ancak Elizabeth, Darcy'e karşı hislerinden henüz emin değildir. Darcy bir sürü iç kamaşa yaşadıktan sonra aşkını Elizabeth'e itiraf eder.
"Boş yere çabaladım. Yararı olmuyor. Duygularıma gem vuramıyorum. Size nasıl delicesine hayranlık duyduğumu ve aşık olduğumu bilmeniz gerek."
(Yaşamadığım duyguları yaşayıp o anın içinde olmayı deli gibi istediğim sahnelerden biri. :))
Derken beklenmedik bazı olaylar gerçekleşir ve Darcy ile Elizabeth arasında yaşanan kötü etkileşim, Elizabeth'in kardeşlerinden birinin yaptığı utanç verici ve çocukça bir hata ile tersine dönmeye ve iyileşmeye başlar. Çünkü Bay Darcy artık sınıfsal farklıları önemseyen kibirli bir adam değildir, bunun da tek nedeni Elizabeth'e duyduğu derin bir aşk duygusudur. Elizabeth Darcy'nin bu tutumu karşısında kendine itiraf etmekte bile zorlandığı gerçekliği kabul eder, Darcy'e aşıktır.
Darcy, Elizabeth'in tutumunun değiştiğini fark eder ve ona son bir soru sorar:
"Eğer geçen nisandaki gibi hissediyorsanız, hemen söyleyin. Benim hislerim ve arzularım değişmedi. Ama ağzınızdan çıkacak tek bir kelime beni ebediyen susturur. Ama hisleriniz değiştiyse şunu söylemek zorundayım, vücudumu ve ruhumu büyülediniz, sizi seviyorum. Bugünden sonra bir daha sizden ayrılmak istemiyorum.”
Tahmin edildiği üzere Elizabeth daha fazla aşkını içinde tutamaz ve şu cümle ile teklifi kabul eder:
"Seni hak edebilecek birinin olduğuna inanmıyordum, sanırım yanıldım."
Kitabını defalarca sıkılmadan okudum. Ben hayatımda aşk için sınıfsal farklılıkların, ön yargıların ve gurunun bu kadar naif bir şekilde kırılığını görmemiştim. Kitabı her yeniden okuduğumda kendimden bir şeyler buldum sanırım bu yüzden de bu kitap benim için hayatımda çok farklı bir yerde...
Ön yargıyı ve gururu hayatı yerine koymuş insanların bu kitabı okumalarını ya da filmini izlemesini şiddetle tavsiye ediyorum. Sakın filmi uyduruktur, kitapla alaksı yok diye düşünmeyin. Ben kitapla bu kadar uyumlu olan bir filme daha rastlamadım, bu konuda endişe etmeyin. :)
Ve bu yazıyı en sonunda şöyle bir alıntı ile bitirelim:
"Kibir ve gurur, tamamen farklı şeyler halbuki bu iki kelime genelde eş anlamlı kullanılır. Bir insan kibirli olmadan da gururlu olabilir. Gurur, insanın kendisiyle ilgili; kibirse başkalarının bizimle ilgili görüşleriyle alakalıdır..."
Edanur Koç
2024-07-09T12:56:11+03:00Yorumunuzu dört gözle bekliyordum, görüşleriniz benim için büyük önem arz ediyor. Teşekkür ediyorum.
Mısra Ergök
2024-07-09T12:49:04+03:00Aldım fakat okumadım henüz. İngiliz edebiyatının aşkları tutucudur. Zordur fakat böyle bir kırılmanın ne kadar başarılı olduğunu senin yazınla daha iyi anladım. Biraz daha detay isterdim, yine de keyifle okudum. Kitabını okumadan filmini izlemek istemiyorum. Ve evet, özellikle nisan-mayısta okumak için almıştım. Okuyacağım. Kalemine sağlık. Devamını bekliyorum yazıların. :)