O kadar uzakmış ki benden. Okyanusların dahi beni içine hapsetmelerine izin vermemiş. O kadar sevmemiş o kadar bencil bilmiş ki adeta ders vermek istercesine beni yüreğimin içindeki tek yaranın kendisi olabilmesi için diğer tüm yaralarımı iyileştirmiş. O kadar duymak istememiş ki beni sessizliğin sonsuz varoluş kuyusunda, bana en dibinden yer tutmuş. “Ve o kadar aptalmışım ki okyanusların ötesinden gelen o etkileyici fısıltının hafif esintinin müziğinin senden geldiğine ve o müzikle ölene kadar dans edeceğime inandırabilmiştin beni. Ölmeyeyim diye beni kendinden uzaklaştırdığına, o kuyunun dibindekinin sen olduğuna inanmışım. Fakat çok sürmedi yanıldığımı anlamam. Sadece birkaç karanlık ve intihar aktı üzerimden. Onu bile belki sularına karışır diye yaptığımı bilme isterim. Ruhumu söküp ellerime verdiğinde bile bir belirsizliğimin olduğunu fark etmemiştim. Zaten öyle bir şey yokmuş sevgilim. Belirsizliğim değilmiş, bir belirsizlik varmış. Hani çocuğum değil, bir çocuk. Kadınım değil, bir kadın. Anlatabiliyor muyum? Bir güzel…
O kuyuda aşkımdan çıldırıp sana bağırdığım fısıltıyı duydun mu sevgili? Özlediğim kalp için yapacaklarımı sıralayıp mürekkebe döktüm içimi, belki o mürekkep kağıdına değer diye sütyenimi çıkarıp sardığım o kalemi buldun mu sevgili? Düşündüğüm şeylerin düşüncesizliğiydi beni her olayda yolsuz kılan. Yollarının çıkmazına bile güvenirim sevgili. O tabelanın yamukluğuna bile... Eski saatinin bozukluğuna göre yaşamını değiştiren bir ruhu söküp aldın benden. O ruhun sende olmasını isterdim her zaman. Gerçek olduğundaysa boğuldum, nefesim kesildi ve hayallerimin tozunu alarak tek tek özenle yerleştirdim vagonlara ve milim milim ilerlettiğim vagonların geri geri üzerime doğru geldiğini ve beni demir yoluyla birleştirdiğini hissettim. Yüreğimin kırığı! Ve artık o son nefesteyim, o da üstümden geçtiğin makinistinin sen olduğunu bilmediğim o kaptan köşkünle son bulacak. O son kalp atışları artık bu son çabam sana karşı. Üzgünüm sevgili, sana layık olamadım. Çok üzgünüm sevgili. Bu verdiğim nefesin kokusu açlığımdandır yaram. Midemdeki boşluksa açlığındandır. Gurursuzlukla ve mutlulukla söylüyorum, bedenim son anına kadar senindi. Hep hissettiğin ve tiksindiğin ruhum intikam alacak meleğim. O ruh gelmeden kaç, durma. Çünkü o seni kurutmadan durmayacak. S-se-vg-il-l-l-i.”
Ve dudakları kapanıp sonunda o “M” harfini oluşturdular. Ruh bunun etkisiyle sarsıldı ve toparlanamadı. Diğeriyse kaçmaktan bitap düşmüş bir şekilde kuyuya yuvarlandı ne okyanus duydu sesini ne de gecelerce yalvardığı Tanrı.
Zwlis
2022-09-11T14:41:05+03:00Alsam seni kollarıma, sarsam bu kez yaralarını yine yaralarınla; bu kez hüznün uzayan saç tellerine karışıp titrek ellerle kesilip atılabilir mi?
Mısra Ergök
2022-08-03T23:35:31+03:00Hüzünlüydü. 🖤
Kenan Birkan
2022-08-03T10:04:42+03:00Duygulu anlatmışsınız, kaleminize sağlık.