ne yaptım ben
inandım dünyaya
yeşiline, mavisine
toprağına ve yağmuruna
şuurum kapandıkça inandım
kaldıkça ellerim boş ve yaban
gözlerimi bürüyen kan kırmızı
gözlerimden alnıma yürüdü.
ben göz ucuyla bakarken şehvete
meğer kirpiklerim görüyormuş
puhu kuşlarını; ve uğultular
ve murç sesleri ve soğuk iklimler
etrafımıza bir duvar gibi örüyormuş
o hissiz et kalabalığını.
en umulmayanı gördüm
en yapılmayacak olanı yaptım
dönülmezden döndüm -iki kerre
sancılar ve iniltiler buldum
gittiğim yerlerde bana ait
bulamadım hiçbir şey
kalmadı kimse çıplak
çağırmadı kimse ıslak koynuna.
varsa dünyada bir nasibimiz
o da yüzüstü kalmaktır.
başka bir gece
seni çıplak
beni durgun yapan
buluruz eğer
ararsak birlikte
güzel yerler, hür yerler
biz birlikte
bugünü kurmuştuk
birbirimize dair ne çok şey
iyi şeylere
güzel şeylere dair ne çok şey
ne çok umut vardı içinde
bugün
yarın oldu
ve her şey
doğan güneşin ışığıyla
sarardı, soldu
kalmadı bize dair bir şey
üstelik
kendi bugünümüzde.