Oğuz Atay'ın: "Yatağımın karşısında bir pencere var. Odanın duvarları bomboş. Nasıl yaşadım on yıl bu evde? Bir gün duvara bir resim asmak gelmedi mi içimden? Ben ne yaptım? Kimse de uyarmadı beni. İşte sonunda anlamsız biri oldum. İşte sonum geldi. Kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım; kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım." dizelerinden sonra gözüm kapalı aşık olup geri dönmeyeceğini bile bile ödünç kitap veriyorum. Milyonda bir ihtimale inat piyango bileti alıp, denizsiz karalarda gözlerim ufukta hala o gemiyi bekliyorum. Herkesin kendini oksijen sandığı bu devirde nefessiz kalmayı göze alıyor, tüm çapkınlıklarına inat Cemal Süreya'ya hayranlık duyuyorum. Sorsan anlatacak çok şey var ama ben yine de tüm mutsuzluklarımı sana bağlıyorum. Yazık ki: "Her şeye rağmen dünya dönüyor," diyen Galileo'ya seni görünce dünyamın durduğunu hala söyleyemiyorum. Hissiz olmandan iyidir deyip, nefretini başımla beraber kabul ediyor ve hayat bunca zorken, yaşamak ölmekten daha çok cesaret ister deyip sessizce eve dönüyorum. Antidepresana gerek duymadan sebepsiz gülüyor, bizden zenginler dedikten beş dakika sonra gördüğüm ilk dilenciye para veriyorum. Sevmek için görmek şart mı deyip Müslüm'e baba diyor, sırf tutunamamak adına Oğuz Atay'ı bitirmiyorum. Çocukluğuma inerken bisiklete biniyor, akşama ne yiyeceğimi bilmeden hayatı sorguluyorum. Uzun zamandır serotonini çikolatada, Kürk Mantolu Madonna'yı şarkılarda aramıyorum. Maniye açtığım kapıyı depresyona kapatmıyor, eskiden boşluk dediğime şimdi varoluş ekliyorum. Yağmura inat şemsiye almıyor, Atilla İlhan'ın Pia'sının "Pakistan Hava Yolları" olduğunu öğrendiğimden beri şairlere güvenmiyorum. Şimdi düşünüyorum da her fani ölümü tadacaktır gerçeğini bile bile hala nasıl yaşıyorum?
Burası Gettovari
Yayınlandı