Size dünyanın en çaresiz resmini anlatacağım; bilakis çizmeye takatim yok!
Bir kız var.
Annesi zayıf, kabullenmiş; babası nefsini ilahlaştırmış bir evin içine doğuyor. Sorsanız, tüm anne babalar böyle; tüm kadınların boyunları ve başları yalnızca eğmek için var. Tüm adamların kendilerinden büyük bir benlikleri var. Bu kızın inandığı en büyük şey ise kadınların varlığının adamlara biat etmekle yükümlü olduğu...
Kızın hayalleri var elbette, her insan gibi.
Ama her insan gibi olmayan bazı hayaller bunlar.
Babasının zulmü ve bencilliğinin annesinin kırışıklıklarına, ağrılarına doluşmasına katlanamayan bu kızın hayalleri var.
Annesi biricik olan ümidi bile artık tek ses veremiyor; insan dölü…Bir insan dölü niçin bu kadar beklentiye girer oysa?
Yaşamak için çaresizliklere umut süsü vermek gerekliymiş, dedi kız çocuğu. Ve her gün babasının annesine kendisine çektirdiği onca şeyi kabullendi. Fakat artık hayaller epey rengini değiştirmişti.
Artık hayaller çaresizlikler ile aynı yola çıkıyordu. Kabul etti yazgıyı.
Oysa yazgı bile kabullenilmek istemiyordu.
Şiddetin normalleştiği herhangi bir yaşam yeri yazgısını kabul etmemeliydi.
Bilinmezlere gebe kalan insanlar yoktu; ancak cahilliğe gebe kalan ürkek kız çocukları vardı. Kadın olmak ebediyen zordu ve zor olacaktı, çünkü kadın olmak bunu gerektirirdi.
Böyle gelmişti ve böyle gitmeliydi diye düşünen her kadın adına, bu düzenin hayalleri bir adamdan kaçmaya çalışan ama yine bir adama mahkum edilen kadınların hayalleriydi.
İnanırken kıyametin bittiğine, cehennemdeki ateşe yakalanan kadınlardı bu toplumun sessiz çığlıkları altında ağrıyla sızıyla ölüme yaklaşan.
Bir insanlığı şekillendirmekti, bir kadına ferahlık vermek.
Nice çocuklardı, nice pembe hayallerdi teker teker cehenneme atılan.
Lakin kıyametin tek sebebi kindar adamlardı.
Cefasını çeken pek tabii yine cehenneme mahkum kadınlardı.
Kaybolan yıllar mıydı bir kadının sonunu getiren, yoksa o yıllarını çalan adamlar mı?
Dünyaya gözlerini açtıktan sonra bir adamdan kurtulup bir adamın kurtuluş olduğuna inanan milyonlarca kadının şimdiki kadınlar için tek ümidi, tek temennisi bir çaresizliği kurtuluş olarak görmemeleridir.
İnsanlık, kadının…Kadınlar, insanlığın en büyük eseridir.
Her nerede kadınlar yok sayılırsa, muhakkak ki insanlık kendini yitirmeye mahkumdur.
02.04.24
Nazlıcan Güngör