Koltuktan sallandırdığı kafası, duvara diktiği ayakları ve tersten gördüğü kedinin suratı…

Aynaya bakacak yüzü yoktu ama kedinin gözlerindeki yansımasından kaçamadı. Yanağının kenarındaki siyah ve belirgin çizgiyi oraya kim çekmişti? Saçlarını dolandırdığı mürekkepli kalemin kapaksız olduğunu gördü, yerinden kalkıp aynaya baktı, yüzünü sildi, elli metrekarelik evinde iki adım atarak yatağına yöneldi, beyaz yastık kılıfı üzerinde kafasındaki kalemin lekelerini gördü, umursamadı, kafasındaki kalemle yastığa yeniden yattı.

Tavanı izlediği kaçıncı gündü? Fikri yoktu, zaten tüm fikirlerini tüketmişti, hayata dair ve hayatına dair. Açmadığı arkadaş telefonları, hayranlık ve hayallerle başladığı çocukluk hayali işi. Gelmişti işte, tekti, başarmıştı, şifonyerin üzerine oturttuğu küçük çocuğa verdiği tüm sözleri tutmuştu aslında. Yerinden kalktı resmi aldı ve bakmaya başladı. Zaman kavramını yitirecek kadar uzun süre sadece resme baktı.

Benzerliklerle birlikte benzersizlikleri de izledi. Gülüşü değişmişti de gözleri aynı bakıyordu.


Telefon bu uzun süreli dalgınlığı dağıtmak için elinden geleni yapıyor, uzun bir yaygara koparıyordu. Kimdi bu arayan, hem ne diye arıyor ki üst üste, müsait değiliz kardeşim hala öğrenemediniz kimi ne zaman nasıl arayacağınızı diye düşündü. Doğrusu şu değil miydi? Bir mesaj, müsaitseniz arayabilir miyim? Samimiyet seviyesi değişebilir lakin format bu olmalıydı. Zaten her konuyla ilgili fikri vardı, sınırları ve çizgileri ağır tahribatlar almasaydı belki uyumlu bir insan bile olabilirdi. İşi de yoktu ayrıca, saygısız bulduğu bazı davranışlar ona iş çıkarıyor, yine kendini derdini kendine açıklarken buluyordu. Şifonyere geri koydu fotoğrafı.

Teknolojiyi algılaması biraz zor olmuştu, fotoğrafın çekildiği günü hatırladı. Fotoğraf makinesini kırıp içindeki küçük ressamla arkadaş olmak istemişti sadece. Sonuç: hayal kırıklığı ve daha az çocukluk fotoğrafı. İçinden uzayarak çıkan filmleri gördü. Seçilmiş anların, bir diğerinden daha güzel anıların her karesi yanmıştı ama henüz onun bundan haberi yoktu.

Aynı hafta kaybedeceği annesinin son fotoğrafı da…

Telefona yöneldi, arayan babasının bakıcısıydı, aslında karısıydı ama o kafasına bakıcı olarak kaydetmişti.

Tekrar aradı, kadının ağlamaklı sesi onu huzursuz etmeye yetmişti ama yine de bu duyguyu konduramamıştı. Öldü dedi kadın.

Öldü.