İnsanoğlu belki hayatta kalma dürtüsüyle, belki sadece “O iyi his" için mutlu olmayı, iyide kalmayı arzuluyor. Ama beni asıl ben yapan, hep o düştüğümde karanlık ve soğuk, sanki hiç bilmediğim bir ormanın ortasında terk edilmiş, yol gösterecek tek bir ışığa mahrum bırakmış, kaybolmuş ve bir daha evime, güvende hissettiğim yere dönemeyecekmiş inancını yaşatan çukurda, tırnaklarımla kazıya kazıya çıkmaya çalışırken edindiğim duygular, düşünceler.
Beni ben yapan, dışardan herkesin sadece gördüğü renkli çiçeklerle donatılmış bahçem ya da suratıma samimiyetsizce takındığım gülümsemem, anlaşılmamanın verdiği umutsuzlukla "Nasılsın?" sorusuna karşılık verdiğim "İyiyim" yalanı değil. Sadece aynada yüzüme baktığımda gözlerimin ardında fark ettiğim o bahçenin altında çiçeklerle gizlemeye çalıştığım çukur.
Gitgide içimde büyüyen ve derinleşen. Derinleştikçe daha da kaybolup çıkmak için çaba sarf ettiğim o çukur. Belki böyle çukurun üstünden aşağı bakınca çok umutsuz gelmiştir ama aslında değil. Çünkü çukurun içindeyken yukarı baktığınızda gece de olsa sabah da olsa bir gün "O iyi hisse"
kavuşacağıma olan inancımı hayatta tutan güneş ve ay tepede duruyor.