Bu sarsılan kainatı sen bıraktın önüme

Benim elerimde yonttuğun oğullarım vardı 

Oradan çıkarırdım kanamayan yanlarımı

Çirkin, ürkek ve nazlıydım,

Tabiata sokulurdum böyle bir şeylerin ardından


Böyle bir şeyler, lavlar, ikramiye ve kumsal gölgesi

Sanki avludaki ceset benim değilmiş gibi

Bir şeyler bırakılıyor göğsümdeki yuvaya

Göğsümde soğumuş kadın etleri ve yırtık gözler

Yırtık gözler ama sanki benim değilmiş gibi


Bunu anlamıyorum, şehirden bir beklentim de yok

Irmaklara adımı versem, oğullarım çıkacak dağlara

Çürümüş yüzlerine asacak en kanlı dualarını

En kanlı yanları bunlar insanların

Sanki insan benim ikinci anım değilmiş gibi


Hatıradır diyedir bana sokuluyor çevreleyen dünya

Çocukluğumu yakalasam ah, bitecek şu merhaba

Şayet orası benim işhanım, kanım oradan akar

Oradan belirir yüzümdeki oğullar neşesi

Neşem mi değil mi ah, sanki ben değilmişim gibi


Evden ayrılalı beri depreşti içerimdeki susuz çocuk

Çürük dağlara, kanatlara ve hitaplara varmadan

Varmadan o yapma köy yaslarına, siyahsız

Siyahsız ah kan ve yüzümü elleyen bir yaprak 

Bir ilham hep, sanki dağlara ait değilmiş gibi


Buralara, oralara ve kuyulara kandım 

Gibi ah bulanık akıyor her yanımdan o kızıl kanım

Bu kainatı sen getirip önüme böyle bıraktın

Benim sırtımdaki avluda büyüttüğüm cesetlerim vardı

Varırdı yüzüm varırdı da bir savaşla gölgesi dağlanırdı


Ah, Mecnundan çölü çaldım, ağzıma yamadım

Ağzıma hişşt, kansız bir dudak parçaladım

Şehre neresinde varılır diye bağıran adamlar saydım

Külrengindendi dünya

Uyanıp bir düşün mahremine vardım