gün geceye ateşten bir yer seçiyor

gökyüzünün suratı yara bere içinde bir nezaket

doğrulup dilediğim ne varsa hepsine de dokunuyorum

sadece bekleyerek


karşılıksız hışımlar imgeliyordu martılar

ve yolları daha da yol yapıyordu her gidebilme ihtimali

alabildiğine halsiz

varabildiğine neyse tamamen o

ağrılar atlıyor balkonlardan

sancılar, ağıtlar dağılmış her yerine yılların

bütün yanıtlar yabancısıdır yolunmuş bir kursağın

karanlıklar çıkarıyorum aklımın kuralsız çöllerinden

uykusuz seraplarına 

ve bütün levhalar gibi anadan üryan kovulmuşum şehirlerinden

kaynağına varıyorum her biçimin

aracılar istenen acılar çözüyorum söküldükçe insanlığımın yaşıtlarından

erişiyorum titreyen ellerimle yüzyıllar sonra geldiğimin kanıtlarına

saçı sakalı karışmış hastaneler sayıyorum gövdemin her umuda olan haksızlığına

klinikler toparlıyorum geçtiğim yerlerden 

ve çalışan dev gibi bir pervaneyle yumruk yumruğa dövüşerek özgürleşiyorum

kötüye gidiyorum

diyalektik de bunarmış, kabuslar da

yeter, şöyle uzanacağım

asıl tarihi oteller yazar

kafatasım evrenidir bütün dünya savaşlarının


sönüyoruz, dönelim

hiçbir ışığı ve hiçbir rengi tekrarlayarak karanlığımızı kandırmayalım

seslerden sapıyorum bir taraflara 

ve güpegündüz pes ediyorum

ilahsız gövdelerin omurgamdan adını sopalarla koparıp alırcasına beni ufalayışlarının altında

üzerimde el değmemiş cevherler pıhtılaşmış pas parlak

tepemde dizleriyle çökmüş bir çocuk ciğerlerinden öksürüyor

taksilere biniyor kadınlar kahkahalar atarak

kemerini düzeltiyor tesadüfler

ben kendimi uyarmıştım diyorum herkese bağır çağır

ben kendimi uyarmıştım oysa

tekrar ediyor muyuz şimdi en baştan

buğday tenli bir cesedi öpmenin günahını hangi melek yazmaya cesaret eder ve hadi

bu bütün darmadağınlığın kokusunu silin şimdi damağımdan

sıkıyorsa silin dedim size hadi

sabaha karşıları kavuştuğum yağmurları alnımın aklından


evet, itirafımdır

gerçekten simsiyah bir kova dolusu kan gibi kokuyor yazdıklarım

çünkü intiharları var tutkularımın

henüz havayla temas etmemiş topraklarında


Aykut Akgül