"Dünyaya bir kez çocukken bakarız.

Gerisi hatıradır."

-Louise Glück  


Çocukluğumuzu sıklıkla hatırlarız. İlklerin manası ne kadar mühimse, gözlerimizi dünyaya açtığımız mekân da fevkalade ehemmiyetlidir. Bazılarımız taşrada bazılarımız şehirde... Çocukken dimağımıza kazınan mekanlar vardır, duyuş ve düşünüşümüze, bakışımıza tesir eden köyler, tarlalar yahut mahalleler.


“güldüğünde telleri örülü müdür hâlâ

İki adımlık kiraz bahçesinin” (sf.16)


Kiraz Bahçesi -yıllar sonra- bahsettiğim mekân ve zamanı tahayyül etmeme vesile oldu. Çocukluğumun mes'ud günlerinin geçtiği validemin köyünde, dedemle birlikte ekseriyetle tarlaya giderdim. XXI. asrın hiperaktif çocukları çoğu zaman tarlaya çalışmak için değil de ebeveynin etki alanında olabilmek için götürülürdü. Yaz aylarının uzun günleri, dalları toprağa eğilen kiraz ağacının altında, güneşi gölgelemekten haz duyduğumuz zamanlardı. Kumanyamızı, toprağa serdiğimiz örtünün üzerinde açardık. Afiyeti başkaydı o günlerin. Yalın ayak gezdiğim toprağın üzerinde çakırdikeni batardı ayaklarıma... Öfkeme sebep olan nadir nedenlerden biriydi bu lakin çok sürmezdi acısı. Güneşin batışı, işlerin bugün de bittiğinin habercisi olurdu. Ahşap mavi kapılı, avlusunda koca bir dut ağacı olan kerpiçten evin yolunu tutardık. Yamalı asfaltı köy ahalisini tasvir ederdi. Yol da yorulmuştu insanlar gibi, adamakıllı yorulmuştu. Öte yaka camiinin kenarındaki patikadan geçerdik, önünde kocaman ihtişamı ile, ahaliyi yazın bunaltıcı sıcağından koruyan devasa bir çınar ağacı dururdu. Eve vardığımızda televizyon seyredecek takatim kalmazdı. Ninemle birlikte döşeğimi hazırlar, soğuk çarşafın üzerine yıkılırdım. Muhakkak o günlerde rüyalarım da mes’ud idi. Çocukluğumun geçtiği, etrafı tellerle örülü tarlayı o kadar sahiplenirdim ki sanki orada mehtabı seyrederek uyumuş fecrin pırıltısını karşılayarak uyanmış olurdum…


"açılır kiraz bahçesi

çitlenir yemişleri

her yan musalla

girilir o suya" (sf.17)


Tarla köyün girişindeydi. Köy mezarlığının yakınında, öte yaka ve beri yaka diye adlandırılan köyün elbette iki camisi vardı. Beri yakada hayata gözlerini yumanlar, beri yaka camiden yola çıkılarak mezarlığa götürülürdü. Ve cenaze namazları da bahsettiğim tarlanın başında bulunan 'musalla' da kılınırdı.


Bu yazı, şair Emir İlhan’ın Kiraz Bahçesi şiirinin, okuyucuyu iç dünyasıyla baş başa bırakarak, kendiyle en büyük mücadelesi varsaydığımız çocukluğuna, orada geçen zamanın zihnindeki tezahüre, aksülamelidir. Filhakika okuyucunun İlhan'ın şiirlerinde, belleğinde bulunan zamanları ve mekanları tahayyül etmesi, onlara bugünkü benliğinden bakabilmesi pekâlâ mümkün.