Vazgeçmenin öngörülemez tarifi,

Kaybetmek istenilmeyenin hep en çabuk oluşu

Ve hep en çok istediğinin en uzak kalması gibi.

Zorunda kalmaktan daha zor,

Vazgeçmek istemek.

Bir seçim gibi değil ama olması gereken gibi,

Vazgeçmenin öngörülemez üzüntüsü.

İyileşsin isterken fark etmeden kaşıyarak daha da çok deşmek yarayı

Ve bunun için hep suçluluk duymak,

hep aynı yerden devam etmeye çalışmak gibi.

Kayıplar vermek zorunda,

İnsanın kendisini anlaması için

Doğru yolu ararken şüpheye düşmek,

Seçimlerini sorgularken.

Bu sorgulama hep daha da geriye götürdü seni

Ve bulandırdı kafanı

Bir hiç uğruna

En zamansız kırılma noktası

Ve kavuşamamanın ön görülemez tarifi

Hep en çok istediğine...

Attığın adımları sorgulamak sonrasında

Sudoku çözer gibi,

Bir koşuda düşünmek

Gidip gelmek

Var olan ve hiç olmayan arasında

Niye bu kadar mantığa sığmaz hiç anlamadım?

Madem bu kadar acıyla kıvranacaktık

Hiç mi öngöremedim yolu buraya getirene kadar?

Sonra yenilmek

Düşüncelere ve sorulara

Kaybettiğini mi yoksa vazgeçtiğini mi düşünürken.

Bir soluksuz okumak kitabı

Ve cevapları bulmak için hep sayfa çevirmek

Kendine bahaneler sunup

Yine de hiç kabullenmemek

Doğru veya yanlış

Ne fark eder?

Bu yolu tek başına yürüyeceğini bilmiyor muydun diye sormak.

Kendinle yüzleşmek,

Bu her bakıma anlaşılması güçtü...


Suçlu hissetmek gerçekten suçlu olunduğu için hissedilen bir duygu mu?

Yoksa sürekli suçlandığı için gerçekten suçlu olduğunu mu düşünür insan?

Pek fazla acaba ve hep yeni bir düğüm

İşleri bu kadar karmaşıklaştırmaya ne gerek var?


Düşünmek büyük bir tutku diye düşündüm,

Boğulurken hissetmedim

"Ellerim hep üstüne titrerken"

Kaybedince anladım,

Vazgeçmek ne denli bir eylem?