Gözünden tanıdığın o berrâk neşeye ne oldu?

Sen, adımlarını sayıyorken; kuşlar, havalandı...

Tutturduğun o şarkıyla bitirdin, dikenli bir yolu.

Elinle koyduğun gibi bulamadığın her şey, rûhunu vurdu.

Ve vurulduğun gün, hayâta yeniden başladığın gündü.

Sokağında in cin top oynarken, sen inancına yer oyuyordun.

Diri diri gömülen sözlerin, körelen parlak ışığın,

Susayan yaralı dudakların, inleyen derin acıların,

Ağır aksak yürüyen dermânsız ayakların,

İnce ince dokunan hüznün başında bekledin.

Vakit, yazdı lâkin sen, az kalmıştın, çok az!

O kavruk güneş bile çoğaltamadı seni.

Çünkü lîme lîme doğranmıştın, evvelden...