Dembedem mekik dokudum

Fırat ve Dicle kıyıları arasında 

Kürtçe kılamlar yazıp dinlendirdim ruhumu 

Lakin yorulmak bilmez bedenimi 

ter kokusu sardı  

Bir tek mayıs ayında uslandım 

Bir tek iğde ağacı çiçeklenince utandım 

Doğa anca sevdi beni 

Kelebekler o an kondu omzuma 

Acaba bihaber miydi kelebekler 

Tırtıl iken üzerlerine basıp gittiğimden 

Yoksa her şeyden bihaber olan ben miydim 

Misal Mezopotamya’nın eşsiz tabiatından 

Misal özgür yaşamdan 

Kelebek olmak gibi zor olduğundan habersiz miydim tüm güzelliklerin...


Dembedem bir arayış içindeydim 

Fırat ve Dicle kıyıları arasında 

İllegal bir arayış değildi benimkisi 

Bilakis kutsal bir arayıştı en önce 

Çarmıha gerilmiş tüm umutların ışığı eşliğinde  

Aradım hep güzel duyguları 

Ta ki solup geçene kadar güzel bir zamanın hissi


Geçmiş zamanı hisleştiren anımsama eylemi, Dicle suyunun sesiyle çiftleşen dengbejlerin özgür duyumsayışları ve 

biyolijik olmayan esmer gülüşlerin güzelliğiyle kafi kaldı bana.