Bak her şey nasıl da muhteşem bir düzen içinde. Gecenin gündüzü, sonbaharın ilkbaharı... Ne kadar ateş yakılsa da geceleri, vaktinde doğuyor güneş ve hayatı aydınlatan sadece o oluyor. Boşa çekilen küreklerin çıkardığı dalga ise yine sahibini yoruyor en çok. Ve nihayetinde her şey olacağına varıyor. Yolundan çıkan tren nasıl da oturuyor raylarına uzun mesafelerde.
Elbet güneş doğacak ama beklentilerimiz ipotekli. Kötü şeyler insanın başına birden geliyor da güzel şeyler için durum rötarlı. Nefesin kesildiği gibi olmuyor, kademe kademe kendine geliyor ciğerlerin rengi. Ani mevsim geçişleri etkilemesin diye miydi bu? Kitapta öyle yazmıyordu ama 23 Eylül ekinoksu diyordu.
Şimdi içimizde, dalgaları izlerken kabullenişin getirdiği dinginlik. Bıçak batsa kanamazcasına usul bir dinginlik..