Kambur bir ilkenin sahibi bedenim
Tasasız atılan onca kahkahanın ardında
Yitik bir senfoni
Metruk evlerin artığı
Karanlığın yankısı göğsümde
Gece soluk bir nefesin çığlığına uyanır ruhum
Gözün perdesine örümcekler iner
Hapseder beni zihnimin müphem kıyılarına
Küflü bir sayfa açılır boşlukta
Tutunur zifir karasına
Ezilir güncemin ürkek satırında akreple yelkovan,
Asılır yüreğimin sahiplik ettiği kimsesizliğin boynuna
Akar o sivri bıçaktan tamamlanan saate
Sıçrar aynada seğiren çatlak yüzüne
Talihsizliğin emaresi
Dikeni sarar ruhun nidasını
Kalbin kirli arzuları çalkalanır
Sancı mezarlığı kuyusunda
Bir çocuk neşesi kavursa da yüreğin cılız damarlarını
Bir an olur ve kopar amansız fırtına
Canın nihai görevi yanmaktır artık
Sırça bir köşkün girişinde peyda olur
Bağrına vura vura yadsıdığın gerçek
Tutar göğsüne basarsın.
Kızıl bir bozgun yeşerir ellerinde
Karanlıkta fısıldar kalbin ezilmişliği
Elini tutup göğsüne basan herkesin
Puslu bir lamba yanar kalp boşluğunda
Ağlamayı bilmez, gece öldürürdü ışıkları
Tırnakların arasına doldurup dünleri,
Yeni bir günü çizerdi yüzünün küsmüşlüğüne
O girift gecenin ardında,
Bir rüya doğardı gündüz vakti;
Avucunda tutuşan o kirli arzuyu idame etme isteği.