Çaylar demlendi,

gelen ve gidenler oldu,

sabah olunca ışıklar söndü

ve tekrar yandı geceleri,

geceler boyu hiç söndürmediler öldürülmesin diye kimse,

herkes birbirini anlasın diyeydi belki bunca tutsaklık,

bunca gökyüzü yoksunluğu

ve duş sırası,

belki de tuvaletten gelen seslere gülmekti o an yaşamak

ya da sıcak suyun vücuduna dokunmasını istemek,

inlemek bazen

ama hiç ses çıkaramamak,

bir fotoğrafa bakıp iç geçirmek

ya da içini kaybetmek günün herhangi bir saatinde,

yan yana yürüyen ve yanan onlarca adam

ve atılan türlü adımlar,

ellerde bir meşgale,

kafalarda alınacak dersler,

edimler, yaptırımlar, nedenler ve sonuçlar,

hınca hınç sevmek bir insanı

ve kısasa kısas kaybetmek

ya da türlü sonuçlara neden üretmek

ve anlamak o nedenleri,

bilinmezleri bilinir kılmaya yeltenmek

ve imanın türlü hallerini halden anlar bir hale getirmek,

eğmek bazen boynu

ve sıkmak yumruğu,

bir masanın iki insan arasında ne kadar mesafe yarattığını anlamak,

aptallaşmak

ve aptallaştırmak,

bazen yobaz bir görünüme bürünmek

ve tamamen çıkmak kendinden,

aklın iplerini boynuna bağlayıp asmak kendini

ya da en azından istemek,

derdi derbeder görünümünden kurtarmak

ve öyle kalsın istemek,

demiri anlamak

ve özlemek bir yatağı,

bir yanağın sıcaklığını tekrar yanağında hissetmeyi dilemek,

uzun soluklu yaşamlar yerine kısa solukları tercih etmek

ve emek gerektiğini anlamak bir emek gösterebilmek için.


Şimdi bu yangınlarımı al milyarlarca yıl öteye götür sevgilim,

bir bakıyorum ki beşikteyim

ve annem okşuyor kulağımı,

delirmeye meyledecek olan o geleceğimden habersizim

ve yaşlarım dinleniyor gözlerimde- bazen de yanaklarımda,

engellerin aklı olsaydı engel olmazlardı canım

ve dünya bir kahpe yuvasıdır- bunu kesinlikle biliyorum.