Uyanış yine sorunsuz. Gerçekleşmiştir. Gözleri yine. Gerçekleşmiştir. Açılmıştır dünyaya. Yine görmüştür kırmızı perdeyi. Yanına uzandırdığı gitarı, komodinin üstünde laptobu, kırmızı kupada çamurlaşmış kahveyi, küllükteki kartonları, izmaritleri... Bellidir.
Yaşam bugün de sürüp gidecektir.
Yatağın köşesinde dikleşir. Etraftan yansıyana bakar. Bakar. Bakar. Dünkü gözlerle bir değişim arar yeni günden, belki bir sebep, ileri doğru birkaç adım için. Bulamayacağını biliyordur. Neredeyse. Şiddetle aramaz hiçbir şeyi bu yüzden. Durgundur. Yorgundur. Adımları epeydir, geriye doğrudur. Uzaklaşana yetişmeyi bırakmıştır elleri. O elleriyle yataktaki kül izlerini silkeler. Uzaklaşana yetişmeyi bırakmıştır ayakları, o ayaklarının parmak uçlarını tüylü halıda gezdirir. Gri üstüne siyah, kahverengi yuvarlak desenleri vardır halının. Parmaklarıyla onların düzenini bozmaya çalışır. Hiçbir rengi yerinden taşırıp diğerine ekleyemez. Renkler aksın ister. Renkler hiçbir yerde çok uzun durmasın. Renkler katı olmasın ister. Ve gülümser hafif. Ayağa kalkar. Aynaya yürür. Aynadan gördüğü arkadaşına, kardeşine, annesine, babasına... düşmanına bakar. Gibi durur mimiksiz. Sonra sıyrılır aynadan. Yürür. Yürürken zemindeki çıtırtıları bekler. Bulunca rahatlar. Evde olmanın sesidir bunlar. Mutfağa bu seslerle yürür. Ocağa su koyar. Ocaktan çıkan sese gevşer. Perdelerin sakinliğine gevşer. Bugün yarım saat erken uyanmıştır, buna gevşer.
Bir sigara sarar. Daha da gevşemelidir. Erimelidir hatta. Katıların, sivrilerin arasından akıp geçmelidir. İlerlemek bunu gerektirmektedir haftalarca gündür. Sigarayı ateşler. Başını kaldırır. Tavanda anımsadığı gökyüzü hoşuna gider. Perdelerin sunduğu ışık hoşuna gitmez. Özenle konumlandırır köşelerini, koyu, yoğun kırmızı renge bezer odayı. Bu da yetmez, oda ışığının kumandasını bulur, ışığı kırmızının en kısık tonunda durdurur ve işte başlıyordur sabah. Kırmızı kırmızı gerçekleşiyordur.
Hemen bir şarkı açar. Yükseltir sesi. Komşulara kırgındır, komşuları umursamamak üstüne çalışıyordur bir süredir. Sesi biraz daha yükseltir. Yüzünü gevşetir. Duman üstüne duman alır. Her dumanda sağa sola salınan adımlarının dansa dönüştüğünü fark eder, yine. Bu onun için harika bir andır. İşte şimdi eve benziyordur içine kazındığı duvarlar. Çünkü dışarı uzaklaşıyordur. Aynaya yakınlaşıyordur. Ayna oluyordur bir dünya... Ve/ya ayna dünya oluyordur. Yüzündeki çizgiler, bakışındaki çöküntü, pek sevemediği burnu, çirkin bulduğu kaşları; güneş izleriyle, yaşam izleriyle oluşan benleri... Baktıkça bakıyordur yine. Anlıyordur da anlıyordur. Dansının namlusunu anlamaya çeviriyordur. Aynayı anladıkça gözleri hemen doluyordur. Hemen. Gözleri doldu diye dansı bırakıyor mudur, hayır. Aksine, daha da şevkleniyordur. Sadece hareketleri biraz yavaşlıyordur. Ellerini yukarı, sağa sola, boşluğa süzüyordur. Sonra şarkının bir yeri geliyordur, ona göre şarkıların küçücük, ufacık bazı anları vardır, o anlar yeni bir renk, koku ekliyordur ruhuna, bir hikayeye iz oluyordur, şarkının tam da o yeri yüzündeki ekşimeyi tebessüme dönüştürüyordur. Bu tebessüm dansını yine etkilemiyordur. Şarkılar arka arkaya çalıyordur. Ayna dansı sürüyordur. Ara ara şarkıların başına geçiyordur. Sanatçılar arasında değişiklik yaparken hepsini önce odaya sunuyordur:
Evet, şimdi X arkadaşımızı sahneye alıyoruz. Hoş geldin X, sendeyiz kardeşim.
Ve sonra o X kimse hemen dahil oluyordur odaya. İstisna hiç yoktur. Onu, hayalinde kimse yalnız bırakmıyordur. Aklını, ruhunu iyice eğitmiştir. Zorunda kaldığını unutmuştur. Hayallerini istediği gibi kontrol edebiliyordur. Bazen gözlerini kapaması bile gerekmiyordur.
X gelir ve bir anda onun sahnesinde olurlar. Karşılarında binler. Evet hayallerini şimdilik başkasının sahnesine kuruyordur. Yalnız olmak istemiyordur.
Sahneye çıkmışken bile.
Yalnız olmak istemiyordur.
Peki bunlar etkiler mi dansını, hayır. Gözlerini kapatır ve o sahnede, öyle bir olur ki, öyle bir olur ki, ona benzemeyen hiçbir şey kalmaz içinde.
Arzulamaz çünkü çılgın alkış. Tezahürat arzulamaz, diz çökmek ister o an.
Ellerini, tırnaklarını herkese göstermek ister.
Evet ben geldim arkadaşlar gelebildim buradayım şu an ama bu çok zor oldu çok zor oldu arkadaşlar ben çok yalnız kaldım çok üzgün kaldım ben çok düştüm beni çok hiç kimse kaldırmadı bakın bu ellerimi görüyorsunuz ellerim burada işte görüyorsunuz ben günler boyu geceler boyu bu ellerle bu akışı bozulmuş gözlerle kendinden başka hiçbir şeyi olmayarak dans ederken kırmızı bir odada hep buradaydım biliyor musunuz hep sizin karşınızdaydım hep sizi görüyordum ama siz beni hiç görmüyordunuz ben buna hem hıçkırıyor hem kahkaha atıyordum zor değil çok zor değil böyle söylemek haksızlık olur aşırı katı günlerdi arkadaşlar delirme günleriydi gerçekten kere gerçekten ama ben delirdiğime değil yoluma inandım istesem de başka biri olamayacaktım çarem yoktu böyle kimsem yoktu kendimden başka yolumdan başka dışarıda akıp giden bir sokak olduğunu anlatan birkaç şiirden şarkıdan başka... gelin başlamadan bunları konuşalım demek ister önce. Şarkıları sonraya saklamak ister. Bu şarkılar hep bu günlerin kusmasıdır. Şarkılarını hangi günlerde ve nasıl doğurduğunu herkes bilsin ister. Ve bir sürü şey söyler bu biçim bilmeye benzesin diye.
Binlerce kişi çöksün olduğu yere, ellerine bakıp ağlasın ister.
Onu anlasın. Onu anlasın, ona hoş geldin desin, ama bak her şeye değdi desin, ağla ulan ağla, bugün senin günün, senin zamanın desin. İster... ve utanmaz artık bundan.
Onun, sahneye çıkabilmiş bütün başarılara yaptığı gibi; tam gözlerini kapattığı anda, birileri de, onun başarısına ağlasın ister.
Tüm bunları isterken öyle çok ağlar ki. Öyle çok hıçkırır ki. Hepsi bir şeye dönüşür. Hepsi adım olur, hamle olur, direnç olur, inanç olur. Anlar. Anlar ve buna bir şiir yazmak ister o an.
Şiirin neye benzeyeceğini geçen gün halıya çökmüş halde düşünmüştür, yine hayali sahnedeyken. Şiiri böyle yazmıştır. Gerçek bir sahneye çıktığında bir gün. Sahnenin ortasına bağdaş kuracaktır. Umar ki yanında kendine benzer birkaç kişi daha olacaktır, onu omuzlarından tutacaktır. Onun vardığını anlayacaktır.
Yol olacaktır şiirin adı. Ve adı gibi bir anda başlayacaktır:
Bir yerdi, uyandık hepimiz
Gözlerimiz başkaydı
hep birbirinden
Gördüğümüz başkaydı
Ama bir şey, o şey aynıydı
Hep
Neyi görürsek görelim
İçinden bir kendimiz çıkarıyorduk
Duvarlara, dağlara, uçurumlara belki
Öyle bakıyorduk, öyle anlıyorduk ki
Bütün zorlardan bir yol çıkarıyorduk
Kimimiz yalnızdı, kimimiz çok daha yalnız
(Burada gülümsüyordur)
Ama yol öyleydi ki
Öyle bir büyüydü ki yol
Öyle yapacak başka bir şeyimiz yoktu ki
Öyle istesek de başka biri olamazdık ki
İşte böyle
Bir odada, bir kalabalığın önünde veya köşe başında
Belki kusuyorken yalnızlıktan belki
Çok kalabalık hissediyorken
Bir bakışla yakaladık olması çok zor bir şeyi
Veya bıraktık ağır bir şeyin ucunu
Yolda olmaya güvendik ve
Yol dostluk öğretmiyorsa
Yol bölüşmek öğretmiyorsa
Yol değişmek öğretmiyorsa
Yol bizi bir çiçeğe güldürmüyorsa
O yol bizim değil dedik mi
Bir kere, dedik
Çıktık mı o sokaklardan
O sokakları çıkardık mı kalabalıkların
Önüne
Bir hırkayı yırtar gibi, alın dedik mi
Dünyanın bu biçimi de var
Görün dedik mi
Gözlerimizi kapattık mı
Yaptık ulan, yaptık der gibi
Yumruklarımızı sıktık mı
Yoldan çıktık mı doğru yolu bulmak için
Bir kere değil on kere değil yüz kere değil
Kaybolmaya güldük mü hep
Yenilmeye güldük mü
Riske, korkuya şakalar
Rezaleti göze almalar
Ki bu hiç kolay değildi, hiç hem de
Diyerek
Yani şimdi kim yürüyorsa kendi yolunu
Kim bakıyorsa aynaya yumrukları gevşemiş
Kim anlıyorsa kardeşim
Kim anlıyorsa adımlarının anlamını
Hepimiz, hepiniz, dünyanın başka görenleri
O hisli azınlık
Diyelim mi
İşte buradayız
Biz geldik lan, buradayız!
Diyelim mi?
...
...
...
Sonrası çığlık. Hıçkırık belki. Sonrası alkış. İşte gerçek alkış. İşte aranan alkış. Hayali bu ya. Böyle umar işte.
Dakikalar hep ummalarla geçer. Kahkahalar, hıçkırıklar, danslar, uzanmalar, hepsi birbirine karışır. Salona gider, mutfağa gider. Hep olmayan şeylerdedir aklı. Hep olsun istediği şeylerdedir.
Her şeyin sonunda kırmızıya, aynaya döner. Sonra bir şarkı gelir. Her gün değişir bu şarkının ismi. Dansını bitirir. Onu yatağa uzandırır. Yataktaki gitarı okşatır. Sonra bir başlatır ki ağlatmaya. Şarkının küçücük bir yeri öyle hale sokar ki onu, bazen yüzünü okşar, bazen omzunu öper, bazen sarılır bir yastığa hıçkıra hıçkıra... Kendine dokunur gibi. Ellerine bakar, parmak uçlarına, tırnaklarına bakar. Kaçış, kurtuluş, tırmanış izleriyle doludur ellerinin duruşu. Buna hıçkırır yine. İster ama bağırmaz boş odaya. Hıçkırır usul. Sanki biri duyacakmış gibi.
Kardeşim, der kendine, güzel kardeşim benim,
söz veriyorum,
başaracağız... her şeyi, hepsini...
senelerdir başka neye koşuyoruz ki, ölmemek dışında bütün bu bedelleri ne uğruna ödüyoruz?
Yapacağız tabii. Yapacağız ama bu günleri de unutmayacağız tamam mı?
Burada dişleri sonsuz sıkılıdır. Kaşları gerilmiştir. Gözleri boş eve, boş odaya katı bir şeyler ekliyor gibidir.
Şu an bomboş bir odada kendimi karşıma alıp hıçkıra hıçkıra konuştuğumu biliyorum ya kardeşim, kendime günler, geceler boyu kardeşim dediğimi biliyorum ya,
bu günleri
hiç
unutmayacağız
tamam mı?
Sevgisizlik, müziğin hiç olmadığı bir dünya gibi.
Bunu hiçbir şarkıda,
hiçbir dansta,
hiçbir zaman,
unutmayacağız
tamam mı?
Kardeşim?
Resim: Zhiyong Jing
Bektaş Şenel
2022-09-10T01:16:23+03:00Yorumlarınız için çok teşekkür ederim arkadaşlar. Eksik olmayın.
Zeynep
2022-09-06T19:38:33+03:00"Uzaklaşana yetişmeyi bırakmıştır..." cümleleri düşündürdü önce. Sonrası akıp gitti. Çok güzel yazmışsınız yine. Kaleminize sağlık.
Pelin Taşkıran
2022-09-03T21:37:38+03:00Bektaş Bey. Ben bu öyküye bayıldım. Şiirle birlikte verişiniz hikayeyi, muazzam. Üslubunuz... Okusam da bilsem diyor insan. Ne mutlu. Kaleminize sağlık.
Bektaş Şenel
2022-09-01T13:33:39+03:00Ressamı ekledim sanıyordum, unutmuşum. :) Ekleyeyim. Resim Zhiyong Jing'e ait. Yorumun için teşekkür ederim Ayşen. 🍀
Ayşen Saran
2022-09-01T12:45:54+03:00çok güzel 🖤 bir de görsel kime ait acaba çok beğendim? 🥹
Bektaş Şenel
2022-08-31T22:43:06+03:00Görür ve anlar bakışların için çook teşekkür ederim sevgili dostum Kevser. Eksik olma hiç.
Kevser Karakaş
2022-08-31T22:39:29+03:00Öykünün içinde şiiri dans ettirişine dev bir hayranlık ve alkışlar dostum! Ne yazık ki biliyorum, her kısmında ayrı gizler gizli. 🤍