Birlik aktarında ne burcular vardır ne burcular.

Sürgülenmiş, geçmiş yürek yüreğe;

aşktan baygın rayihalar, ıtırlar…

Teklik semaverinde fokurdar güzelliğin görgüsü.

Buhurdanlar çağıldar buruk koylarda.


İşte nezaketin zarafeti, sevgilimiz…

Nasıl da salınır incelikler deryasında, nasıl!

Hasretiyle kavrulmuş gönüller meclisimiz;

nasıl da kıvranıyor ateşin firdevsinde, nasıl!

Can feryad, can figan, can yangın yeri.


Kainatın kalbi aşkınla coşar durur,

çalkalanır gök deryası, susar şemsler tekkesi.

Taşar zahirler ardından görklü ehad denizi,

taşar da deşer ruh dağını dağlaya dağdağa...

Vur mızrabı canın canına, mühürle ey.


Sırların sırrında belirmiş aşkın karası…

Gömülmüş susuzluğun göğsüne uçsuz umman,

ins aynalarının hirasında bu aynasızlık da ne?

Bu mahşeri ıssızlık kalbe nerden musallat…

Gel dindir gecemizi, ölsün sessizliğimiz.