Saydam Bey’in başına, bir siyah öbek düşer,

Kaldırıma saçılır, yüreğindeki düşler.

Özgürlüğün mavisi, göğe boyar yerleri,

Bırakır oyunları, gelir çocuklar beri; 

Bir merakla dokunur, biraz ilham solurlar,

Anneler telaşla kollarından asılırlar.

El kadar bebe onlar, neymiş gavurun derdi!

İyi oldu, buldu layığını da geberdi!


Saydam Bey’in başına, bir siyah öbek düşer, 

Kaldırıma saçılır, yüreğindeki düşler.

Rögar kapaklarında can yeşili belirir,

Beton mihmandarları, görüverir, delirir! 

Önce hücum ederler, ta kökünden sökmeye,

Olmazsa nefret döküp kara kinle yakmaya.

Filizcik dirense de inatları inattır,

Uğruna kan döktükleri hepi topu ranttır.



Saydam Bey’in başına, bir siyah öbek düşer, 

Kaldırıma saçılır, yüreğindeki düşler.

Pembe bir toz bulutu, yayılır dört bir yana,

Görmek imkansız olur, kalbiyle bakmayana.

Ümit vuran nabızlar elleri tutuşturur,

Yalnızlık sancısını bir anlık yatıştırır.

Ne zaman ki gerçeklik, toparlanır silkinir, 

Uçuş uçuş hayaller tekrar yere serilir.


Saydam Bey’in başına, bir siyah öbek düşer,

Kaldırıma saçılır, yüreğindeki düşler.

Duyulmadık bir ezgi çınlatır kulakları,

Suçlulukla karışık kabartır merakları:

Böyle okşuyorsa içi ya haramdır ya yasak,

Ne yapsak da biz bunu kuytulara saklasak?

Kimi kap kacak bulur pencereden savurur,

Kimi elinde tespih, tekrar eder de durur.


Saydam Bey’in başına bir siyah öbek düşer,

Kaldırıma saçılır, yüreğindeki düşler.

Dümdüz yatarken yerde, üzerinden atlarlar,

Bazen bilerek basar, besbeter sakatlarlar.

Bulut Hanım geçerken vukuat mahallinden,

Görür görmez koşar, tutar kaldırır elinden.

Aldırmadan yürürler rengarenk tantanaya,

“Bitmez bu yürekte düş, tükenmez binbir rüya.”


Sakinleşince sorar, “Nedir bu siyah öbek?”

Bulut Hanım cevaplar derince iç çekerek:

“İnan, hiç bilmiyorum. Ancak ne zaman görsem,

Alır içimi kasvet, ağlamadan edemem. 

Peşi sıra mucizeler dökülür kalbimden.”

Düşünür, bakışırlar, hiçbir şey söylemeden.

Onlar orada dursun, karmaşa toparlanır,

Tekrar saydamlaşarak yüreğine sıvanır.


Ne halk anlayabilmiştir ne de Saydam Bey o günü,

Görmezlerin görünmezi nasıl olup gördüğünü.