Tanrı bir daha kimsenin başına rüyalar çatmasın. Kimsenin bağrında gül yeşertmesin, ay doğurmasın, tanrı kimsenin dudaklarını yıldızlara germesin. Tanrı hiçbir kırık kalbe el vurmasın, merhamet değirmesin, tanrı hiçbir garibe sevgi yüzü göstermesin.
Tanrıyı saysam birden başlar mıydım bilmiyorum. Yoksa bire varmaya mı çalışırdım. Parmak hesabına kalsa iş, ben kendimi biliyorum, ayaklarımın ucunda yükselir elini tutmaya kalkardım. Belki biraz kızardı. Belki tanrı olmak hep biraz biraz kızmak demekti. Eşit dağıtmamak tabii ama.
Çizgiyi bir adım aştığında insan, zaman ne hızlı yavaşlar. Suçluluk ayaklarına pranga olur. Sürü allah sürü. İşin yoksa. Ama bi' heyecanı da yok değil. Belki de tanrı vardır.
Bir varmış bir yokmuş. Bana var dendi. Ama bana var dediler. Ne güzel uydu ha.
Hayat ironiden ibaret. Ölümle mühürlenir. Asla açılmayacak bir mektup. Kim okuyup ne yapsın. Anma törenleri. E iyi yassı solucanların karnından dinlerim artık. Neymişim be derim.
Birileri bi' şeyler desin ve o sözler boşlukta kaybolsun diye yırtınıyoruz. Birileri bi' şeyler demesin ve o sözler boşlukta kaybolmasın diye yırtınıyoruz. Ant olsun, hepimiz, büyük bir yanılgı içindeyiz.
Ruhumun kenarları aşındı gibi hissediyorum artık. Ama nasıl aşınmak. Yara gibi böyle. İnsanın içi acır. Ah ne çok acıyor içim, kimsenin içi içimin acıyışına acımadı diye. Sırf bunun için. Ve dahi bunun için.
Tanrım kötü kullarını sen affetsen ben seni yine severdim biliyor musun?
Tanrım.
Keşke var olsaydın.