Uyuyamadığım gecelerde keçiler sayardım aklımdan,

Allah derdim içimden kırk kere. 

Babamın bana okumadığı masalların birindeydi  

Kırk Haramiler de...

Kovalarlar mıydı beni de 

Gizleseydim seni bana 

Çünkü sen hazineydin seni bilenlere. 


İncecik ellerinde iğne,

Çiçekler işlerdin 

Öper gibi dokunurdun güzelim kumaş parçalarına.

Benzemezdi hiçbiri beyaz kağıda şiir dökmeye. 

Bazen kalbini koyardın önüne,

Bazen işteyken eşini bekledikleri pencereleri,

Bazen de çocuğunu merak ettiğin saatleri...


Bir kuşun vardı sana eşlik eden,

Bir tüyü kopsa

Ömür giderdi ömründen.

Diğer kuşlar bilseydi gökyüzünü bırakıp 

Konmak isterlerdi senin çatına.

Sen kuş yürekli bir kadındın, 

Sevdiklerindi kanadın.


En kuytu köşeler bile renklenir işlenir

Kız çocuğu olurdu ellerinde.

Dünyayı bıraksalardı önüne

Şüphesiz

Toz bile konmazdı.

İncecik okşar, örterdin üzerini dantelle.


Hiçbir şey eskimezdi senin ellerinde,

Boyası aksa üfler can verirdin dudaklarınla. 

Kırılsa tuttururdun göğsünün tokasıyla.

Sevgin bile tazecik çıkardı

Her yeni günde. 


Bir gün aldın eline makası 

Kenara atılmış eski gömleklere baktın, kıyamadın 

Kırk yama yaptın.

Sözün, nişanın, aşkın, oğlun, heyecanındı onlar, 

Bir nevresimde birleştirdin tüm anılarını 

Küçükken öğretmişti sana hayat 

Anıların iç titreten sıcaklığını. 

Onu üzerinize örttüğünde

Ege'nin güneşi size doğacak,

İçin sıcacık olacaktı.


Kırk yama yapmayı bilmem ben.

Ve sokaktan geçen kırk kalbi toplasam,

Yine senden bir tane daha bulamam.

Kırk yıl hatır yetmez yoluna

Fincanlarca hatırın var koynumda

Yüreğimde saklı senli anıların çiçeği

Öyle güzel kadınsın ki...



*Göynünde kırk çiçek açan kadınların, başlardan gitmemesi gereken Aysellerin hatırına...