nar kokardı dudakların ne vakit öpsem

nar tanesi gibi dişlerin çoğalırdı ağzımda

insanlar geçerdi yanımızdan telaşlı

aldırmazdık

utanmadan öpüşürdük aralıksız

bir nehir akardı ayaklarımızın altından

güneş kuş gibi konardı minaresine sabancı'nın

sen erkenden kalkıp

sabah rüzgarlarını toplardın cebine

güldüğün vakit içimiz ferahlardı


banklarda adamlar otururdu gasteleriyle

şalgam ve dua satardı kavruk çocuklar

buzlar içinde pabuç incirleri

kürt müezzin rast makamından okurdu

gölgelikte susup dinlenirdi tablacılar

biz kalkıp seninle

el ele şehri gezerdik

bir zamk gibi terlerdi avuç içlerimiz

gülerdik, sarılırdık, bırakmazdık

kokun üstüme nasıl da işlenirdi


nar kokardı dudakların ne vakit öpsem

kirpiklerim kurban giderdi yanaklarına

turunç ağaçları vardı kaldırım boyu

kıskanırlardı beni

yaprak dökerlerdi güzelim saçlarına

bense tüm şehre inat

seni öpmek isterdim

her köşebaşında durup

ayrı ayrı


bilmezdik nereye çıkar bu sokak

nereye gider aceleyle motorlar

gürültüleriyle birlikte

bu bahçeli ev kimindir

ne olacak memleketin hali

umursamazdık

kendi halimizde yürürdük ancak

sayısız uzattığımız yollar biterdi

bitmezdi bir türlü konuşacağımız laflar


hava kararır, vakit ilerlerdi

serçe parmağımızla vedalaşırken

birden dolup taşardı vagonlar

makinist son kez düdüğünü çalardı

gözlerimin ucunda erirdin yavaş yavaş

ezilirdi rayların üstünde içim

düşerken yüreğime ağır toplar


nar kokardı dudakların ne vakit öpsem

nar tanesi gibi dişlerin çoğalırdı ağzımda

ben seni hep öpmek isterdim

ayrı ayrı

hep öpmek her köşebaşında